Zamanın unutulduğu günlerde, uzak ülkelerin birinde insanlara hep zulm eden bir ejderha yaşarmış. Çalışan insanların emeklerine göz diker, evlerini yakıp yıkar, köylerini talan edermiş. Günlerden bir gün, bir savaşçı çıkagelmiş. Tüm cesareti ile ejderhanın inine doğru yol almış.
İnsanın hayattaki mutluluk tanımı nedir? Mutluluk batı dünyasının bir bulgusu mu yoksa ben merkezci bir anlayışın sonucu mu? Mutluluk denilen şey elle tutulamasa da insan yaşamındaki yansımalarını gözle görmek, hatta bilimsel yöntemler ile ölçmek mümkün. Bilimsel yöntemler bir yana belki de bunun cevabını en doğru şekilde verebilecek olan şey insanın iç sesidir.
Haydi gelin bugün, "hayatı yaşamaya değer kılan şeyin bilimsel çalışması"na bakalım.
90'lı yıllardan bu yana; yaşam koçları, motivasyonel konuşmacılar ve kişisel gelişim kitapları sizi hep daha mutlu olmaya zorluyor. İşte mutluluğun bu "diktatör" yaklaşımı için kullanılan terim "happycracy" olarak literatüre geçmiş. Bu yazıda da sevgili dostum, mutluluğun size bu şekilde dayatılmasının psikolojik sonuçlarından bahsedeceğiz.
Bu yazım kendini göründüğünden farklı gösteren, mutluluk gösterişi budalalarına gelsin.
Biliyorum bu konuyu sürekli ele alıyorum ancak çok muzdarip olduğum bir konu. Ve sürekli kaleme alırsam bir şekilde azalarak biter diye düşünüyorum. Yani böyle olmasını umuyorum.
Okumadan önce lütfen aşağıda sizler için bıraktığım müziği de açar mısınız? Şimdiden iyi dinlemeler ve okumalar...
O zaman ilk şu soru ile başlayalım; başkalarının mutlu olduğunu görmek sizin için mutluluk nedeni midir yoksa mutsuzluk mu?