Kontrol Kontrol Nereye kadar?

Uzun zaman oldu bir şeyler yazmayalı. İşte bu uzun zaman içinde gözlemlediğim bir takım olaylar oldu, neredeyse herkeste olduğunu fark ettim. Çağımızın hastalıklarından biri olarak sayıldığını fark ettim. 

Mesela hastalığı şu günlük cümlelerle tanımlayabiliriz; "Hayır, böyle olmaz yanlış yapıyorsun; Neden benim dediğim gibi yapmadın ki; Sakın ama sakın bir daha bu hatayı yapma..." Bir yerden tanıdık geldi mi? Evet, bu cümleler bir kontrol manyağına (control freak) ait cümleler. Bugün bu konudan biraz bahsetmek istiyorum. Kimdir bu manyaklar? Neden her şey kontrolünde olsun isterler? Bir bir yazacağım.


Pek çok kişi her şeyin ve herkesin üzerinde hakimiyet kurma takıntısının ileri düzeyde olduğunun farkında bile değil. Genellikle bunu da şu cümlelerle örtbas etmeye çalışırlar; "Sorumluluk sahibiyim. Planlı ve disiplinli biriyim. Herkesi önemserim, duyarlıyım." Bunların ardına saklamak sadece olayları daha da karışık hale getirecektir. Ve çoğu insanda bunun sebebinin kendi takıntılı davranışları olduğunu kabul edemiyor. Bu annemiz, babamız olabilirken bazen de en yakın arkadaşımız ya da iş arkadaşımız olabiliyor ve bu kişi SİZ bile olabiliyorsunuz. Kontrol manyaklığı psikolojik bir hastalık ve tabi ki tedavisi var. Eğer bu sağlık sorununa sahip olduğunuzu kabul edebilirseniz. 

Bir düşünün, sık sık kendinizi her şeyi kontrol etmeye çalışırken buluyor ve başkalarının işlerine karışmadan yerinizde duramıyorsanız, gerçekten aşmanız gereken ve derinlerde yatan bir sorununuz var demektir. Tabi ki hepimiz özümüzde insanız ancak bu demek değildir ki hayatı ne kendimize ne de başkalarına dar edebiliriz. Bu nedenle, aşağıda benimde gözlemlediğim durumları kendinizde ya da bir başkasında yaşıyorsanız, dürüstçe düşünmeli ve nedenlerini aramalısınız. Çünkü hayat boşa harcanmayacak kadar kısa...

  • Etrafındaki herkesi eleştirirler.

En yakınlarınızı ve hatta bir market çalışanını bile eleştiriyorsanız, hatta olumsuz yöndeki fikirlerinizi beyan etmek için karşınıza çıkan hiçbir fırsatı kaçırmıyorsanız, durmadan etrafınızdakilerin ne kadar yanlış kararlar alıp uyguladıklarını söylemekten hiç ama hiç usanmıyorsanız, siz kontrol manyağısınız. Yani zamanınızın ve enerjinizin büyük bir kısmını gereksiz eylemler için harcıyorsunuz.
  • Hiç bir şeyi beğenmezler, en iyisini kendinden başkasının yapamayacağına inanırlar.
Hayatta bir şeylere inanmak güzeldir. Ama bunu manyaklık boyutunda yaşamamak gerekir. Sınırda yaşamak insanı yorar ve etrafındakileri de. Kabul etmek gerekir, mükemmel değilsiniz ve her şeyi de en iyi siz yapamazsınız. 
Herkesin beğenisini almış işlerde dahi bir hata arayıp, "Tamam, güzel ama şöyle olsaydı çok daha iyi olurdu." demekten de geri kalmıyorsunuz. Sizce de şuna benzemiyor mu? Sırf eleştirebilmek için aslında mükemmel olmuş bir yemeğe "Tuzu az olmuş, biraz daha koysaydın daha iyi olurdu. Ben olsam kesinlikle böyle yapardım." Ama sizinle birlikte o yemeği yiyen insanlar yemekten memnundur ve tıka basa doymuşlar keyifli keyifli gülümsüyorlardır. Sizse anı yaşayamadan, sırf sizden başka biri yaptı diye o yemeğin keyfine varmayıp, onay vermiyorsunuz. Her şeye bir lafınız var çünkü siz olsanız asla öyle yapmazdınız.
  • Bir plan yapılacaksa ondan sorulur.
Neden çünkü mükemmelsiniz. Sizin haricinizde ki herkes sorumsuz ve dikkatsiz. Her an hata yapabilirler. Bu çok kötü bir şey çünkü siz yanlışları sevmezsiniz. Yanlış sizin için perilerle dolu bir evdir ve korkunçtur. Tüm uykunuzu kaçırabilir! Bütün gününüz mahvolabilir. Mesela; çocuğunuzun sınavı yaklaşıyor ve siz hemen nasıl çalışması gerektiği ile ilgili planlar yapıyorsunuz. Çocuğunuzun çalışmak için başka yöntemleri olsa da o sizin kadar deneyimli değil ve kesinlikle beceremez. 
Evde kimin ne yapacağına, ne giyeceğine, ne alacağına bit-tabii siz karar verirsiniz. Herkesin sorumluluğu sizindir. Ve hiç bir plan sizin planınız gibi mükemmel olamaz(!)
  • Empati yapmaya çok uzaktırlar.
Empati mi o da ne?!? Bilmeyenler için belirtelim isterim; empati karşıdaki kişinin duygularını, içinde bulunduğu durumu ya da davranışları anlamak, yani içselleştirmektir. Empati yapabilseydiniz, insanların hayatlarına, kararlarına boş yere müdahale etmez, yersiz eleştirilerinizle ne kendinizi ne de başkalarını yormazdınız. Empati kurmak yerine barbarca her şeyin üzerinde söz sahibi olmaya çalışıyorsunuz. Etrafınızı üzmekten çekinmiyorsunuz, düşünmeden dediklerinizin ve yaptıklarınızın nelere yol açabileceğini göremiyor, bilemiyorsunuz. Sizleri bir damla empati duymaya davet ediyorum.
  • Sık sık suçluluk duyarlar.
Bunu şu şekilde açıklayabiliriz. Bir kontrol manyağısınız ve üzerinize almanız gerekenden fazla sorumluluk alıyorsunuz. Bu yüzden de karşılaştığınız en ufak bir aksilikte, sebebinin sizin eksik bıraktığınız bir şey olduğunu düşünerek kendinizi suçlu hissediyorsunuz. Halbuki öyle değil! Başkalarının sorumlulukları sizin asli göreviniz değil, bırakın karşıdaki kişi hatasını ya da başarısını deneyimlesin. 
Bırakın sonbahar geldiğinde o yaprak ağaçtan kendi çabası ile düşsün. Nasıl olsa düşecek diye bunu planlayarak söküp almayın. 
  • Çevresindekiler için haddinden fazla endişelenirler.
Onları bakışlarından yakalarsınız. Endişe akar gözlerinden... Bunu duyarlılık olarak tanımlarlar ama aslında iş öyle değil. 
Durmadan başkaları için bile endişe duyuyorsunuz. Aklınızdan bir sürü kötü senaryolar geçiyor. Tek tek üzerinde düşünüp; "Ah acaba bu işini halledebildi mi?" diye hayatı kendinize zehir ediyorsunuz. Sanki herkesin hayatını siz yola sokabilecekmişsiniz gibi. 
O klasik cümleyi kuracağım; "Bırakın hayat istediği yere aksın, siz sadece tadını çıkarın."
  • Verilen tavsiyeleri genellikle olumsuz karşılarlar. 
Lütfen yerli yersiz herkese öğüt vermeyin... Bazen bu çok can sıkıcı olabilir. Aynı şeyi tekrarlarsanız bir süre sonra yanınızda kimseyi bulamazsınız.
  • İyi bir dinleyici olamazlar.
İtiraz etmeyin, buraya kadar bile okuduysanız dayanıp ne mutlu size, kendinize sorun en son ne zaman birini dinlediniz ve anladınız ya da en son ne zaman dinlenip anlaşıldınız? Muhtemelen hiç. İnsan olarak birbirimize tahammülümüz yokken bir de dinlemek ve anlamak (!) 

Nasıl olsa doğruyu siz kontrolcüler biliyor ve kendi düşüncelerinizi zorla karşı tarafa empoze etmeye çalışıyorsunuz. Duymak ve dinlemek başka kavramlardır. Anlamak ise bambaşka. Siz bu üç anlam içinde kendinizi bilmeden sadece düşüncelerinizi dayatıyorsunuz. 
  • İstediği bir şey olmadığında hemen karaları bağlarlar.
Yoksa kontrolünüz dışında gelişen bir olay mı oldu? Aman Allah'ım yoksa sonuçları beklediğiniz gibi olmadı mı?  Böyle durumlarda bütün dünya üzerinize yıkılıyor olmalı. Çünkü nedense istedikleriniz dışında bir şey olabileceği aklınıza bile gelmiyor. Sırf bunun için her şeyi en ince detayına kadar hesaplıyorsunuz. Hesapçısınız. Manevi duyguların katilisiniz. 
  • Kendini süper kahraman olarak görürler.
Her şeyi yapabileceğinizi düşünüyorsunuz değil mi? Günün her dakikası yapacağınız bir işiniz var. Sizin haricinizde ki herkes boş boş yaşıyor. Ekstra sorumluluklar için can atıyorsunuz. Sizinle alakası olmayan her bir iş için kendinizi paralıyorsunuz. Her yere burnunuzu sokmaktan geri kalmıyorsunuz. 

Bu davranışlarla kendinize en büyük kötülüğü ediyorsunuz. Yalnız kendi hayatınıza baksanız daha mutlu, huzurlu birey olacaksınız, inanın. Bir an önce her şeyi kontrol etmekten vazgeçmeli eğer etrafınızda böyle biri varsa farkındalığını arttırmalısınız. Bu hayat böyle sürüp gidemez. Herkesi üzmeye hakkınız yok.

Eskiden ne güzelmiş, kısa öz; "Akışına bırak hayatı."

0 yorum