Mutsuzlukla Beslenmek



Kendimizi iyi hissedebilmek için hikayelere ihtiyacımız vardır ve bu hikayeler genellikle mutlu sonla biten hikayeler olmaz, aksine bitebilecek en mutsuz son ile biten hikayeler olmalıdır. Şimdi ne diyor bu diyeceksiniz. Neden mutsuz sonla bitmeli biliyor musunuz? Çünkü günümüzde insanlar artık birbirlerinin mutsuzlukları ile mutlu olacak kadar bencil ve narsist hale geldi. Çok ama çok eskidendi, birinin mutluluğu ile mutlu olma devri. Artık herkes  kendisini mutlu edebilmek adına birilerinin mutsuz anlarını kolluyor. Tıpkı avını bekleyen bir aslan gibi sessizce pusuda bekliyor. Biri kötü bir duruma düşünce hemen atılıyor üzerine. Biliyor musunuz? Genellikle bu pusuda bekleyenler "en yakınım" dediklerimiz oluyor.


Boşuna atalarımız dememiş; "Düşmanını yakın, dostunu daha yakın tut kendine" diye. Düşmanınız sizi nereden yaralayacağını bilemez ancak dost olarak saydığınız insan sizi nereden yaralarsa daha çok acı vereceğini bilen tek kişidir. Hatta bazı dostlarımız vardır ki, seni senden daha iyi tanırlar. Tabi bazıları bunu yapmaz. Ancak dost maskesi altında saklanan o kadar çok insan var ki. Kimin asıl dost, kimin sahte dost olduğunu anlamamız inanın mümkün değil. Dediğim gibi, saçma bir şekilde neredeyse herkes şu kısacık hayatta birbirini üzme derdinde. Bu tarz zehirli insanlar genellikle günlerini, "Acaba onu daha ne kadar üzebilirim?" diye düşünerek geçiriyorlar. Bu yüzden bazen düşünmeden edemiyorum, kimseye içini açmamalı insan ama açmadan da nasıl olacak? Ketumca nasıl yaşanabilir ki bir ömür?

"Kinyas ve Kayra" kitabında bununla ilgili şu sözler geçer; "Dertlerinizi başkalarına anlatmayın. Çoğunun umurunda olmaz, geri kalanı da memnun olur." Ne kadar da doğru ifade edilmiş. Artık insanlar o kadar dolu ve o kadar yorgunlar ki kendi dertleri ile uğraşmaktan, başkalarının dertleri ile uğraşmayı istemiyorlar. Uğraşmayıp aksine, başkalarının dertleri ile mutlu oluyorlar. İnanın ya da inanmayın, öyle bir cümle duymuştum ki insanlığın bittiğini o an daha net anladım. Bir arkadaşım, başka bir arkadaşımın derdini dinledikten sonra arkasından " İyi ki onun derdi benim derdimden daha fazla." diye söylemişti. Bunu derken yüzündeki rahatlama ifadesini de asla unutamayacağım. Halbuki birliktelik duyguları herkeste gelişebilmiş olsaydı böyle düşünmek yerine, arkadaşımıza nasıl yardımcı oluruz diyerek çözüm arayışına girilirdi.

Birinin mutsuzluğu ile mutlu olmayı bırakıp, her şey için karşılık beklentisine girmemiş olunsaydı, belki de şu anda çok farklı bir yerde olabilirdi insanlık. Ancak gelin görün ki haberlerde bir ülkede savaşta ya da herhangi bir olayda ölen bir çocuk, kadın ya da bir adam görünce "Beni ilgilendirmez, benim ülkemde olmuyor ki, beni ne ilgilendirir?" diyecek ve bunu düşünecek kadar karanlık kalplerimiz.

Velhasıl, bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın demeye devam edersek, günün birinde bize nasıl olsa dokunmaz dediğimiz yılan gelir bir gün bizi de bulur. Biliyorum, kötülüğü, kötü düşünmeyi, bencilliği tamamen ortadan kaldırmak mümkün değil ama en azından kararmış kalplerimizi biraz olsun renklendirmeyi başarabilirsek, belki günün birinde kalplerimizde kocaman bir gökkuşağı yaratmayı başarabiliriz. Çünkü bu hayat, birilerinin mutsuzluğu ile mutlu olunca değil, birilerinin mutluluğunun sebebi olunca güzel.

0 yorum