Bilir misiniz bir söz vardır; "Suya yazılmaz" diye. Kaldırıp atın, unutun o sözü. Suya yazı yazılır ancak yazılanı okuyabilme marifetini geliştirebildikten sonra... Nasıl oluyor, derseniz; bu cümlelerin alfabesi, bir takım fizik kuralları ile kurulmuştur. Bize de ne mutlu ki bilim, artık bu alfabenin okunur hale gelmesini sağlamıştır. Buna da "Niyet'in alfabesi" denmiştir.
Su ile temasa geçen her madde onda biraz izler bırakır. Şöyleki, gümüş bir kaptan içtiğiniz su ile toprak kaptan içtiğiniz su, hele ki plastik bir kaptan içtiğiniz su birbirlerinden o kadar farklıdır ki. Buna mesela içtiğimiz çayın veya kahvenin bardağını da örnek verebiliriz. Peki neden farklı gelir? Hepsinin molekül bileşenlerine baktığımızda; kimya bilimi bize aralarında bir fark olmadığını söylüyorken, neden biz tatlarını değişik algılarız?
Bu farkı yaratan aslında rezonans kanunlarıdır. Ama nasıl?
Su bilgiyi kayıt eder ve kaydettikçe yeni nitelikler kazanır. Kimyasal bileşimi değil rezonansı değişir. Kimyaya göre önemli olan suyun bileşenidir, yani taşıdığı elementler ve H2O molekülleri. Oysa rezonans; suyun sadece moleküllerine değil, yapısına ve titreşimine bakar. Suyun yapısı demek, moleküllerinin nasıl organize olduğu demektir. Yani su molekülleri bir araya gelerek bir grup oluştururlar. Bu gruplara da küme denmiştir. Bu kümelerde bir hafıza niteliği görür.
Bu sistemin çalışmasını ve okunmasını sağlayan alfabe ise; yapılanma kümelerini oluşturan su molekül gruplarıdır. En güzel kısmı ise, istediğiniz zaman bu alfabe ile cümleler kurup, o cümleleri değiştirebilirsiniz.
Belki eski bir bilgi ama suyun her bir hafıza hücresinde 440.000 bilgi hücresi bulunmaktadır. Bu hücrelerin her biri çevresi ile kendilerine özgü bir etkileşim sağlamakta. Bu etkileşim sırasında su, dünya ile olan ilişkisini manyetik bir band gibi kaydeder. İnanın, odadaki elektriği açtığınızda, ona dua ettiğinizde, teşekkür ettiğinizde ve öfke duyduğunuzda su değişir. Çünkü bu tepkilerin farklılığı bile suyu farklı bir rezonansta yapılandırır. Onun için derler, etrafınıza pozitif elektrik yayın diye. Pozitif duygularla yapılandırılmış su bir çiçeğe bile ayrı bir güzellik verir. Çünkü yapılandırılmış su diğer sulara göre altı kat daha fazla foton enerjisi taşır. Üstüne üstlük, yapılandırılmış bir suyu bir başka suyun içinde döktüğünüz anda o suya da kendi içindeki cümleleri yazar.
Suyun alfabesini çözmeye çalışan bilim insanlarının bugünlerde yeni bir teorisi daha var; "insanlar arasında gerçekleşen telepatinin aracı, hücrelerinde taşıdıkları sudur" Biraz olsun mantıklı geliyor değil mi?
İnsanların vücut sıvılarının mesafeler arasındaki titreşimlerin dalgalarını kaydedip, veriye çevirdiği bir durum ortaya çıkıyor. Yani bunun gibi bir şey... Bir düşününce, evrendeki inanılmaz düzenin, bilgi alışverişinin bizim dünyamızdaki aracısının su olması hiç de inanılmaz gelmiyor. Düşünceler ve niyetler suya yazılabilir, niyetin alfabesini çözebilirseniz eğer. Çünkü niyetin bileşenleri çok boyutludur, düşünce kadar lineer değil, daha bütünseldir...
İsa'nın denizi şaraba dönüştürmesi, Musa'nın denizi ikiye ayırması, edilen yağmur dualarının yağmur ile cevaplanması, vaftizin ve abdestin kutsallığı, nine ve dedelerimizin dualarını suya okuyup üflemesi, büyülerin suya okunup içilmesi, mantraların ve seslerin titreşiminin bedeni iyileştirmesi, yenilen yemeğin dua ve şükürle kutsanması, dünyadaki suyun başka hiçbir gezegende yaşam endeksi yaratamaması, müzik dinleyen bitkilerin çok daha fazla çiçek açması, suyun hafızasında taşıdığı cümlelerin birer eseridir.
Her bir kelimemiz bir su damlası için bir düşünce ve bilgi oluşturmakta. Düşüncelerimizi ne kadar kirlettiğimize bakarsak eğer, yaşam kaynağımızın ne kadar acı kelimelerle dolu olduğunu anlayabiliriz. Gelin hep birlikte suya yeni bir yazı yazalım. Bu yazı güzelliğin ve iyiliğin yazısı olsun. Ona şükran edelim, çünkü buna borçluyuz. Neden mi? Çünkü onu hücrelerimizden çekip aldığımızda birer hiçiz. Tüm damarlarımızda o dolaşıyor. Çok geç olmadan sudaki acı kelimelerimizi silelim.
0 yorum