Çocuklara sürekli bir şeyler öğretme telaşında olduğumuz için sık sık unutsak da, aslında hayata dair onlardan öğreneceğimiz çok şey var. En önemlisi de, çocuksu gözlerle dünyaya bakabilmek. Hayatta, her şeyi ilk kez görüyormuş ve yeniden keşfediyormuş gibi büyük bir merakla bakabilmek ve yaşanılan anın içinde bir çocuk gibi kaygısız durabilmek.
Oysa biz ne yapıyoruz? Mutluluğu ne kadar çok koşulla sınırlandırıyoruz. Halbuki çocukken mutlu olmak için ne kadar çok sebep buluyor insan evladı. Ama bir noktada kızamıyorum. Çünkü büyüdükçe çoğu insan hayallerinden uzaklaşıyor ve hayatta yaşadığı kırgınlıklar yüzünden daha da kabuğuna çekiliyor. Çünkü biz büyüklerin dünyasında, maddesel etkiler, hayal kırıklıkları ve dayatmalar var genellikle. Bir çok insan tarafından kabul gören düşünce ve yargıları, biz de çok sorgulamadan hayatımıza alıyoruz. Birazda hatamız burada, sorgulamıyoruz. Bizim için ne iyi gelecek düşünmüyoruz. Bu kalıplarda, biz mutlu olabilecek miyiz, diye sormuyoruz kendimize. Genel kurallar ne ise onların peşinden körü körüne gidiyoruz.
Yani mutlu olmak için hayatta bir çok yanlış inanca sahibiz, bunu son zamanlarda çok net bir şekilde görebiliyorum. Mesela yaygın bir inançtır; iyi bir iş bulur ve iyi bir kariyerin olursa mutlu olursun. Ya da ortalamanın üzerinde bir maaş alırsan daha çok mutlu olursun... Hatta evin ve araban varsa senden mutlusu yok derler. Bu ve bunun gibi düşünce kalıplarının gölgesinde yaşayarak çürütürüz hayatımızı. Mutlulukları genellikle maddesel elde edişlere ve sahip olmaya bağlarız. Hatta çoğumuz bağladı bile.
Büyüdükçe sanki mutluluğu da, daha büyük olaylarda aramaya ve bulmaya şartlandırmışız kendimizi. Çocukluğumuzdaki, minicik olaylardan mutlu olma duygusunu unuturuz. Çocukken küçücük bir hediyenin verdiği hazzı, erişkinliğimizde tadamaz oluruz. Bir çift ayakkabıyla birlikte gelen bayramlığın verdiği o tarifsiz mutluluk, mazide çocukluğumuzda ebediyete kadar kalmıştır. İşte birazda bu sebepten dolayı her insan çocukluğunu özler. Halbuki o tatları yaşamak hala mümkünken...
Bir kez olsun kendi içimize dönüp soralım; Küçük şeylerden mutlu olmayı biliyor muyuz hala? Doğada olmanın ne kadar keyif verici olduğunun farkında mıyız? Esen rüzgarın getirdiği toprak ve çiçek kokusundan haz alabiliyor muyuz? En önemlisi de böylesi küçük olan olaylardan mutlu olmaya niyetli miyiz yoksa hala kalbimiz ve gözlerimiz bizi mutlu edecek büyük hazineler peşinde mi?
Sabah işe giderken radyoda en sevdiğiniz şarkıya rastladığınızda bu size keyif vermiyor mu? Sevdiğiniz bir insanla güzel bir an paylaşmak ve ona sarılmak sizi derinlemesine mutlu etmiyor mu? Aile ya da arkadaşlarla içilen kahveyle birlikte yapılan o sohbet içinizi mutlulukla sarmalamıyor mu?
Bilemiyorum ne kadar bana katılırsınız ancak hayata çocuk gözleri ile bakmayı unuttuğumuz ve çocuk duyguları ile düşünemediğimiz için, en önemlisi de hayatın mucizelerine inanmaktan vazgeçtiğimiz için aslında umutsuz ve mutsuzuz. Mutluluğu hep kendimizin dışında aradığımız için büyük bir yanılgı içindeyiz. Nedense o mutluluk hep bizim dışımızda ve uzakta. Bu şekilde düşünerek aradığımız içinde onu bir ömür boyu bulamıyoruz.
Mutluluk aslında bir niyet gibi. Eğer gerçekten karar verdiğimizde, bizi mutlu edecek bir çok neden bulabiliriz hayatın içinde. Bu bir yürüyüş olabilir, güzel bir sohbet olabilir, toprak kokusu olabilir, sarılmak olabilir, resim yapmak olabilir, keman çalmak olabilir, paylaşılan kahve olabilir... Yazarların da belirttiği gibi, mutlu olmak basitti. Onu zorlaştıran biziz.
"Mangalın önünde bir zaman ikimizde konuşmadan oturduk. Mutluluğun, basit ve anlaşılır bir şey olup; bir bardak şarap, bir kestane, kendi halinde bir mangalcık. Ve denizin uğultusundan başka bir şey olmadığına aklım yattı. Yalnız, bütün bunların mutluluk olduğunu insanın anlayabilmesi için... Basit ve açık bir kalbe sahip olması gerekiyordu." (Nikos Kazancakis - Zorba)
Çocuklar gibi ön yargısız, sevgiyle, neşeyle, hayata ve insanlara karşı açık bir kalple, yaşamdan keyif almaya ve oynamaya her an hazır olabildiğimiz ölçüde mutluluğa biraz daha yakınız. Tabi bu yolda sizin kalbiniz kırılmayacak demiyorum. O kırgınlıklardan dahi çocuk kalarak kurtulabilirsiniz. Çocukluğunu gömmüş kötü insanlar tabi ki hayatın her daim içindeler. Bu insanların sizin en değerli duygunuzu mutluluğunuzu kırmasına asla izin vermeyin. Çocukluğunuzun mutluluğunu kıran, inciten her insanı kendinizden uzak tutun diyebilirim sadece...
Yazıyı fazla uzatmadan son cümlelerimi toparlıyorum; isterseniz biraz düşünüp sizi nelerin mutlu ettiğine dair bir liste yapabilirsiniz. Canınız sıkıldığında bu listeye bakarak o an ne yapmak istiyorsanız yapabilirsiniz. Belki bu can sıkıntınızı bir nebze azaltır ve kendinizi daha iyi hissettirebilir.
Mutluluk dediğimiz şey aslında, birazda hayata bakış açımıza da bağlı. Hayata ve olaylara pozitif baktıkça mutluluğumuz çoğalır. Ben bu kısımda bazen yenilebiliyorum, her insanda olacağı gibi. Bazen ne kadar zorlasam da olumlu bakamıyorum ama şunu biliyorum ki böylesi bir durumda zorlandığım da hayatıma olumlu bakabilecek bir çift gözün, olumlu bakışıyla bana yardım edebilecek olduğu. Hayatınızda böyle güzel insanlar daimi olsun. Mutluluk bir bakış açısı ve sadece bir niyet kadar uzağımızda, gerisi sadece güzel insanlar, güzel anılar...
Gözlerinizden gülüşleriniz, hayatınızdan mutluluğunuz eksik olmasın.
Oysa biz ne yapıyoruz? Mutluluğu ne kadar çok koşulla sınırlandırıyoruz. Halbuki çocukken mutlu olmak için ne kadar çok sebep buluyor insan evladı. Ama bir noktada kızamıyorum. Çünkü büyüdükçe çoğu insan hayallerinden uzaklaşıyor ve hayatta yaşadığı kırgınlıklar yüzünden daha da kabuğuna çekiliyor. Çünkü biz büyüklerin dünyasında, maddesel etkiler, hayal kırıklıkları ve dayatmalar var genellikle. Bir çok insan tarafından kabul gören düşünce ve yargıları, biz de çok sorgulamadan hayatımıza alıyoruz. Birazda hatamız burada, sorgulamıyoruz. Bizim için ne iyi gelecek düşünmüyoruz. Bu kalıplarda, biz mutlu olabilecek miyiz, diye sormuyoruz kendimize. Genel kurallar ne ise onların peşinden körü körüne gidiyoruz.
Yani mutlu olmak için hayatta bir çok yanlış inanca sahibiz, bunu son zamanlarda çok net bir şekilde görebiliyorum. Mesela yaygın bir inançtır; iyi bir iş bulur ve iyi bir kariyerin olursa mutlu olursun. Ya da ortalamanın üzerinde bir maaş alırsan daha çok mutlu olursun... Hatta evin ve araban varsa senden mutlusu yok derler. Bu ve bunun gibi düşünce kalıplarının gölgesinde yaşayarak çürütürüz hayatımızı. Mutlulukları genellikle maddesel elde edişlere ve sahip olmaya bağlarız. Hatta çoğumuz bağladı bile.
Büyüdükçe sanki mutluluğu da, daha büyük olaylarda aramaya ve bulmaya şartlandırmışız kendimizi. Çocukluğumuzdaki, minicik olaylardan mutlu olma duygusunu unuturuz. Çocukken küçücük bir hediyenin verdiği hazzı, erişkinliğimizde tadamaz oluruz. Bir çift ayakkabıyla birlikte gelen bayramlığın verdiği o tarifsiz mutluluk, mazide çocukluğumuzda ebediyete kadar kalmıştır. İşte birazda bu sebepten dolayı her insan çocukluğunu özler. Halbuki o tatları yaşamak hala mümkünken...
Bir kez olsun kendi içimize dönüp soralım; Küçük şeylerden mutlu olmayı biliyor muyuz hala? Doğada olmanın ne kadar keyif verici olduğunun farkında mıyız? Esen rüzgarın getirdiği toprak ve çiçek kokusundan haz alabiliyor muyuz? En önemlisi de böylesi küçük olan olaylardan mutlu olmaya niyetli miyiz yoksa hala kalbimiz ve gözlerimiz bizi mutlu edecek büyük hazineler peşinde mi?
Sabah işe giderken radyoda en sevdiğiniz şarkıya rastladığınızda bu size keyif vermiyor mu? Sevdiğiniz bir insanla güzel bir an paylaşmak ve ona sarılmak sizi derinlemesine mutlu etmiyor mu? Aile ya da arkadaşlarla içilen kahveyle birlikte yapılan o sohbet içinizi mutlulukla sarmalamıyor mu?
Bilemiyorum ne kadar bana katılırsınız ancak hayata çocuk gözleri ile bakmayı unuttuğumuz ve çocuk duyguları ile düşünemediğimiz için, en önemlisi de hayatın mucizelerine inanmaktan vazgeçtiğimiz için aslında umutsuz ve mutsuzuz. Mutluluğu hep kendimizin dışında aradığımız için büyük bir yanılgı içindeyiz. Nedense o mutluluk hep bizim dışımızda ve uzakta. Bu şekilde düşünerek aradığımız içinde onu bir ömür boyu bulamıyoruz.
Mutluluk aslında bir niyet gibi. Eğer gerçekten karar verdiğimizde, bizi mutlu edecek bir çok neden bulabiliriz hayatın içinde. Bu bir yürüyüş olabilir, güzel bir sohbet olabilir, toprak kokusu olabilir, sarılmak olabilir, resim yapmak olabilir, keman çalmak olabilir, paylaşılan kahve olabilir... Yazarların da belirttiği gibi, mutlu olmak basitti. Onu zorlaştıran biziz.
"Mangalın önünde bir zaman ikimizde konuşmadan oturduk. Mutluluğun, basit ve anlaşılır bir şey olup; bir bardak şarap, bir kestane, kendi halinde bir mangalcık. Ve denizin uğultusundan başka bir şey olmadığına aklım yattı. Yalnız, bütün bunların mutluluk olduğunu insanın anlayabilmesi için... Basit ve açık bir kalbe sahip olması gerekiyordu." (Nikos Kazancakis - Zorba)
Çocuklar gibi ön yargısız, sevgiyle, neşeyle, hayata ve insanlara karşı açık bir kalple, yaşamdan keyif almaya ve oynamaya her an hazır olabildiğimiz ölçüde mutluluğa biraz daha yakınız. Tabi bu yolda sizin kalbiniz kırılmayacak demiyorum. O kırgınlıklardan dahi çocuk kalarak kurtulabilirsiniz. Çocukluğunu gömmüş kötü insanlar tabi ki hayatın her daim içindeler. Bu insanların sizin en değerli duygunuzu mutluluğunuzu kırmasına asla izin vermeyin. Çocukluğunuzun mutluluğunu kıran, inciten her insanı kendinizden uzak tutun diyebilirim sadece...
Yazıyı fazla uzatmadan son cümlelerimi toparlıyorum; isterseniz biraz düşünüp sizi nelerin mutlu ettiğine dair bir liste yapabilirsiniz. Canınız sıkıldığında bu listeye bakarak o an ne yapmak istiyorsanız yapabilirsiniz. Belki bu can sıkıntınızı bir nebze azaltır ve kendinizi daha iyi hissettirebilir.
Mutluluk dediğimiz şey aslında, birazda hayata bakış açımıza da bağlı. Hayata ve olaylara pozitif baktıkça mutluluğumuz çoğalır. Ben bu kısımda bazen yenilebiliyorum, her insanda olacağı gibi. Bazen ne kadar zorlasam da olumlu bakamıyorum ama şunu biliyorum ki böylesi bir durumda zorlandığım da hayatıma olumlu bakabilecek bir çift gözün, olumlu bakışıyla bana yardım edebilecek olduğu. Hayatınızda böyle güzel insanlar daimi olsun. Mutluluk bir bakış açısı ve sadece bir niyet kadar uzağımızda, gerisi sadece güzel insanlar, güzel anılar...
Gözlerinizden gülüşleriniz, hayatınızdan mutluluğunuz eksik olmasın.
2019 blog yazısı
blog
blog yazısı
çocuk kalbi
çocuk mutluluğu
çocuksu mutluluk
hayata pozitif bakmak
kişisel blog yazısı
mutlu olmak
mutluluğun sırrı
mutluluk
0 yorum