Nasılsın?


Bugün "nasılsın" sorusuna aldığım yanıtın üzerine düşündüm bu yazıyı. Bu soruya karşılık olarak hayatımızda belkide en sık kullandığımız yanıt "iyiyim" yalanı oluyor...


Bizlerin "havadan sudan" diye bahsettiğimiz konuların İngilizce'de "small talk" olarak nitelendirilmesini her zaman daha doğru bulmuşumdur. Ben küçük konuşmaları pek sevmem. Ömrümce de sevemedim. Çünkü bunlar sığ konuşmalardır ve genellikle pek bir değerleri de yoktur. Bu sebeple "nasılsın" sorusunu, ezberden "iyiyim" diyerek cevaplamaya mecbur bırakmam kendimi, en azından bırakmamaya çalışırım.

Ve gerçekten bu soruyu sorduğum insanı merak ederim, haletiruhiyesi nasıldır diye. Merak etmek güzel şey ve belki de nefes almak kadar gerekli. Değer verdiğiniz insanların hallerini sizde merak edin. Gerçekten nasıllar? Merak etmediklerinize de sormayın bile, -mış gibi yapmayın, ilgilenir-miş gibi yapmak mecburiyetinde hiç bir zaman değilsiniz. Cevabını dinlemeye razı olduğunuz soruları, razı olduğunu kişilere sormak en mantıklısı.

Sormasına soruyoruz da, peki dinliyor muyuz karşımızdakini? Hemde pür dikkat. HAYIR!

Aslında çoğumuz biri bizimle konuşurken ona verilecek cevapları hazırlıyoruz o esnada. Bunu yapmıyorsak bile duyduklarımıza etiketleme yapıyoruz hemen. Demek istediğim şu, ya konuşmanın ya da yargılamanın derdinde oluyoruz o an. Anlamanın değil.

"Yorgunum bugün."
-Etiket; Gene geç yatmıştır
"Dün de geç uyudum zaten"
-Etiket; Biliyordum!
"Komşum çok gürültücü çıktı."
-Etiket; Taşınma demiştim.
"Ama beni uyutmayan da o değildi aslında."
"Canım benim uyuyamazsın tabi, komşun rahatsız etmiş seni ama alışırsın. Daha yeni taşındın normaldir."

Ne güzel değil mi? Etiketlerini bir bir söyledi ama esas soruyu sormadı. Peki neydi karşısındakinin kafasına takılan ve onu uyutmayan diğer sebep?

Sorsan anlatmak isterdi belki. Belki de sırf bu yüzden yorgun oluşundan bahsetmesi gerekiyordu sohbetin başında. Nasıl olduğunu soran sen değil miydin? Anlatmaya hazırdı ama konuyu burada kapattın, çöpe gitmiş bir "nasılsın" daha...

Belki Joker filmini izleyenleriniz hatırlar o sahneyi. Bu durumu aslında çok iyi özetliyor. Joker sosyal hizmetlerde görevli bir kadınla konuşur ve bu sahnede şu cümleler dökülür Joker'in dilinden; "Beni dinlemiyorsun değil mi? Beni hiç dinlediğini düşünmüyorum. Her hafta aynı soruları soruyorsun. "İşin nasıl? Negatif düşüncelerin var mı?" Tek sahip olduğum şey, negatif düşünceler. Ama sen dinlemiyorsun."

Filmin bu derin psikolojik ve sosyolojik boyutlarını bir kenara alırsak, bu sahne başlı başına çok güçlü. İşinin gereği sorunları olan birini dinlemesi gereken kişi dahi bunu yapmıyor. Kimse artık kimseyi dinlemiyor. 

Ama bazen hak veriyorum. Çünkü dinlemek beynimizin yapmakta zorlandığı tek şey. Ancak dinlemeden karşımızdakini anlamak da mümkün değil. Hele tanımak ya da bağ kurmak hiç ama hiç mümkün değil.

Ve bu cümle ile birlikte bu sahne aklıma şunu getiriyor. Aslında hepimiz duyulmak istiyoruz, fark edilmek ve değer görmek. Bu ihtiyaca bu kadar vakıf olup karşımızdakinin ise bu ihtiyacı yokmuşçasına davranmak da pek tabii insan evladının zanaati. Bunda ustalaşmak ise kimseye bir şey kazandırmıyor, bu çok açık.

Hayattaki önemli şeylerden biri de belki de dinlemek. Bu bazen benimde yapamadığım ve yapmakta zorladığım bir durum. Genellikle heyecanlı olduğumda olan bir şey. Birini dinlemek demek, kendi bildiklerinizi onun söylediklerine karşı beyninizde etiketlemeden, vereceğiniz tepki ile onu kendi istediğiniz yola saptırmadan, sadece olan hali ile karşınızdakinin söylediğini duymak demek... Önyargılarınızdan, yargılarınızdan, deneyimlerinizden, hatta kişi hakkındaki dilek ve temennilerinizden sıyrılarak o kişiyi anlamak demek. Bunlar olmadan maalesef olmuyor...

Tabii bunu yapmak zor. Kendim için söylersem, çok zor gerçekten çok zor, çünkü değer verdiğim insanı dinlerken bazen mavi ekran verip hiç bir şeyi anlamadığım anlaşıldığında bu durumu nasıl düzelteceğimi bilemiyorum. Kontrollü olmaya çalışmak, heyecan yapmamak önemli bence. Yine bunları bir kenara bırakalım da, esas olan şey kişiyi kafamızda etiketlemeden, gerçekten duygu ve düşüncelerini anlayarak dinlememiz çok önemli.

İletişim ne kadar güçlü olursa hayatınıza etkisinin daha iyi olduğunu fark edeceksiniz. Ve inanın bana duyulduğunu hisseden insanın size olan yaklaşımı da değişecektir.

Bugün tüm samimiyetiniz ile sevdiğiniz insanların nasıl olduklarını sorun ve içtenlikle dinleyin, yargılamadan dinleyin. Çünkü, insan sevilmekten çok anlaşılmayı istiyordu belki de... George Orwell'dan da alıntımızı yaptığımıza göre yazımı burada bitiriyorum. Ha bugün nasılsın soruma yanıt ne mi olmuştu? Kısa ve net "Bok gibi" :) 

0 yorum