Dünyaya Geldim Gitmeye



Söyleşi türünde yazılmış olan bu kitap Sadettin Ökten ile Kemal Sayar'ın yaptığı radyo sohbetlerinin yazılı hali. Sohbetler, ruhun inceliklerini merak eden herkese kucak açıyor. Bu kitabın amacı; sözün uçup gitmesine karşı onu yazıya geçirmek. Bu iki kıymetli kişinin hayata ışık tutan söylemlerinin, paylaşmaktan çekinmedikleri tecrübelerinin kağıtlara sarıp sarmalanmasıyla elimize ulaşıyor. 

Sizlerle bir kaç paragraf paylaşmak istiyorum.

"İspanyol filozeof Ortega Y Gasset, "İnsan kökten yalnızlıktır," diyor. Modern insanın en temel meselelerinden biri yalnızlık. Giderek atomize olan şehir hayatından, mahalleden kendi evine çekilen bireyle karşı karşıyayız. İnsanlar evlerinin içinde dahi yalnız. Herkes kendi odasında, kendi eğlence aleti ile meşgul; kimi televizyon seyrediyor, kimi bilgisayarı ile oynuyor. O yalnızlıkta insana kutup yıldızı gibi yol gösterecek yalnızlık duygusunu giderecek tek şey, varlığın temel nedenini fark etmek ve Cenab-ı Hakk'ın varlığını tüm hücrelerine kadar hissetmektir."

"On  beş sene kadar önce, gençlerin çok rağbet ettiği Fight Clup adında modern medeniyeti, kapitalist çalışma düzenini, insanların kendi ruhlarını maddi dünyada kaybetmelerini eleştiren bir film gösterilmişti. Filmde kahraman, "Sahip olduğunuz şeyler, gün gelir size sahip olur," diyordu. Modern Batı medeniyetinin önümüze yığdığı meseleler biraz buradan zuhur ediyor. Eşyaya sahip olarak daha da güçlendiğimizi zannediyoruz ama aslında eşya bizi köleleştiriyor. Bizi esareti altına alıyor, eşyanın zebunu oluyoruz. Halbuki bu durum, ruh üflenmiş ademoğluna yakışmaz, onun şerefiyle mütenasip bir durum değil çünkü. Eşyayı yerli yerinde kullanmayı öğrenmek zorundayız."


Bu paragrafı ne zaman okusam eşyalarıma değil de arabama ve arabalara olan bağlılığım aklıma geliyor. Arabam varsa güçlü hissediyorum ve yokluğunu hiç bir zaman istemiyorum. Bu çok yanlış aslında, farkındayım ancak bu hissiyattan kurtulmak çok zor olacak benim için.

"Bir psikiyatrist olarak insanların mutluluğu için yeşil alana ihtiyaç olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. İnsan başına düşen metreküp oksijen, insan mutluluğunun belirleyicilerinden biri. Maalesef şehir hayatında oksijen azaldıkça, yeşil alana temas azaldıkça insanlar suni anesteziye, uyuşturucu maddelere yöneliyorlar. Alışverişte bunlardan bir tanesi. Eşyanın metafiziğini konuşursak, yerinde duran taşın bile basit bir taş olmadığını, kendi dilinde onun da Hakk'ı zikrettiğini bilmemiz gerekiyor."

Umarım her fidan bağışımda sevgili dostların benim ile dalga geçmeyi bırakırlar...

"Tarihin bekleme odasında mı bekleyeceğiz, yoksa aksiyona mı geçeceğiz? Şikayet kültüründe insanı pasifize eden bir şey var. Sadece şikayet ederek yaşayan insan serin bir gölgelikte kalıyor. Şikayet nefsin bir tuzağı; kendinizi şikayet ettiğiniz şeyden ayırıyorsunuz. Halbuki benim de kusurum var; bu mahallede, bu memlekette, bu toplumda eleştirdiğim şeyin bir parçası da benim. Şikayet ederek kendimi temize çıkartıyorum ve problemleri başka insanların üzerine yıkıyorum. Durumu düzeltmek için hiçbir eylemde bulunmuyorum, bu çok konforlu bir alan. Ali Şeriati, "Konfor ruhun bataklığıdır," diyor. Aslında zihinsel konforda öyle. Çilesizlik, ıstırap çekmeme, herhangi bir cehd içinde olmamak... Bütün bunlar günümüz dünyasında zihinlerimize musallat olan hastalıklar gibi geliyor bana.

Ele geçmezse eğer sevdiğimiz, ne çıkar eldekini sevmeliyiz, diye bir söz işitmiştim. İslami noktai nazardan bakınca bütün bunlar bir tecelliyat. Siz de bu tecelliyat içerisinde bir yerdesiniz. Eksikleri değiştireceksiniz ama çok fazla büyütmeye, üzerinde sarmallar inşa etmeye hacet yok; hizmet edeyim ki belki bir necat vesilesi olur diye düşünmek gerekir. Bunu yaptıkça temizleniyor, hafifliyorsunuz, eteğinizdeki taşlar dökülüyor, kendinize karşı rahat ediyorsunuz. İnsan kendini aldatamıyor."

Şimdilik paylaşacağım paragraflar bu kadar. Bu ve bunun gibi daha nice tecrübe ve öğreti kitap içinde mevcut. Şimdiden alacaklar için iyi okumalar diliyorum. Başka yazılarda görüşmek üzere...

0 yorum