Dileğim şu ki...



Daha kaç yıldız kayıp gitmeli bir ömürden, bütün dileklerin gerçekleşmesi için...

Gerçekleşmeyecek de olsa bir ömre daha kaç dilek sığabilir ki...


Şimdi teker teker toparlarken yalnızlıklarımdan arda kalanları, meğer ne kadar çok kalp kırıklıkları biriktirmişim ömrümün yarısında. Ne kadar az değer vermişim kendime. Beni ben yapan her şeye.

"Bu artık son" dediklerim için yeniden nasıl başlamışım, ne de güzel kandırmışım kendimi umutlarımla. Kalelerim bir bir yıkılırken, ben elimde şarabım tebaamın yanışını seyredip durmuşum hep...

Merhaba! Ben yalnızlık, ben hüzün, ben keder, ben acı, ben yok oluş, yıkım, ölüm... Ben, ismi bile olmayan bir gölge. 

Artık sessiz sedasız geçiyorum yaşamlarınızdan. Sıfırdan kuruyorum hayatımı ve dilek dilemiyorumda. Nasılsa bir şekilde yaşanılıyor... 

Yaşanmışlık... Yaşanmışlıklarımızın hepsi anlardan ibaret ama bazı anlar var ki ömrün tamamına bedel... Böyle olmuş olsa da, hayat tüm anıların üst üste eklenip, bir bilmecenin küçücük parçalarının birleşmesi gibi değil mi?

Peki ya bütün? Herkesin yaşadığı tüm anlardan oluşan parçaların bütünü ne? Kötü anılarla bile olsa, bütün aslında biziz...

Yaptığımız, yaşamayı seçtiğimiz her şey bizi oluşturuyor. Seçimlerimiziz biz. Gitmeyi seçtiğimiz kapı, yürümeyi seçtiğimiz yoluz... Zaten olacağımız kişiyi seçe seçe, olduğumuz kişiye gelmedik mi?

Ben isimsiz kahraman, özlemle yolunu bekleyen sevgili, yorgun savaşçı, ürkek bir ceylan, umursamaz bir kedi, her an ağlamaya hazır bir bebek, avını kaçıran bir kaplan, en güzel yerinden kırılmış bir vazo, acılarla dolu en güzel gülüş...... Ne dersen de. 

Dileğim yok dedim ama hadi yeni yıl için bir istisna yapayım kendime. Bencilce dilek dileyeyim. Bütün evrene yollayayım bunu... Dileğim şu ki, ellerinden tuttuğun bu kız çocuğunu sonsuza dek bırakmaman... Bizi biz yapan seçtiğimiz yoldan sonsuza dek yürümek. 

0 yorum