Halk Sağlığı

 


Pandemi döneminde bir çoğumuz, zihinsel sağlığımız üzerinde büyük bir yük hissettik. Kimimiz işten çıkarıldığı için kaygı duyarken, kimimiz ise, hastanede, manavlarda, teslimat hizmeti veya diğer hizmet veren şirketlerde çalışmaya devam etti. Bazen de bir çoğumuz güvende kalmamız için gerekli olan koruma önlemleri olmadan işlerine devam etti. Aileler homeoffice çalışma ve çocukların ihtiyaçlarını yerine getirme arasındaki o hassas dengeyi kurmaya çabaladı. Hepimiz sevdiğimiz birinin ya da kendimizin hastalığa yakalanmasından korkar olduk. Pandeminin alıştığımız tüm sistemleri alt üst etmesiyle ekonomide ortaya çıkan beklenmedik iniş ve çıkış da cabası... Bütün bunlar olurken, hastalığın yayılmasını önlemek adına aldığımız sosyal mesafe önlemleri doğrultusunda haftalarca ve bir çoğumuzda aylarca eve kapandı. Zaten bu bile tek başına kaygı yaratmaya yeter bir sebep. 


Belki çoğumuz bu mental yükü göz ardı etti. Çünkü bu tarz bir şeyi görmezden gelmek çok kolaydır. Hatta ve hatta oluşan bu kocaman kaygıyı göz ardı edebilir, "covidin zihinlerimizde oluşturduğu zararlı etkiler, bedenimiz üzerinde yaratacağı etkilerle karşılaştırılınca o kadar ciddi bir endişe kaynağı oluşturmuyor" diye düşünebiliriz. 

Bu kocaman bir hata olur. Zihinsel sağlık bir halk sağlığıdır ve buna en az fiziksel sağlığımız kadar dikkat edilmelidir. Hepimiz şuan kolektif bir şekilde büyük ölçekli travma yaratabilecek bir olayı deneyimliyoruz. Yani kaygı... Kaygı genellikle bu tür olayların sonucunda ortaya çıkan bir zihinsel sağlık sorunudur. 

Yapılan araştırmalara göre de pandemi ile oluşan, oluşmakta olan ve oluşabilecek sonuçları anlamamıza ve hafifletmemize yardımcı olacak yedi kritik nokta bulundu. Gelin hep birlikte neler olduklarını okuyalım;

1.Şuana kadar elde edilen verilerle travmatik olaylardan sonra  mental hastalıklarda artış yaşandığı gözlemlendi. 

Travmalara örnek olarak 11 Eylül 2001'de yaşanan vahim olayı gösterebiliriz. Her on kişiden biri travma sonrası stres bozukluğu görülmeye başlandı. Çok fazla kişi ise kaygı hissetmeye başladı. 

2003'de yaşanan ağır akut solunum yetmezliği hastalığı (sars) salgınından sonra karantinaya alınan insanlarda psikolojik sıkıntılar çoğaldı ve bunların arasında görünen travma sonrası stres bozukluğu ve depresyon oranı da yükseldi. 

2.Covid-19'a dair toplanan veriler, geçmişte yaşanan travmatik olayların etkileri ile örtüşüyor. 

Tahmin ediyoruz ki covid geçmişteki bu travmalardan çok da farklı olmayacak. Yakın zamanda yapılan bir çalışma, sosyal medyaya çok sık maruz kalmanın yüksek seviyelerde depresyon ve kaygıyla ilişkilendirildiğini gözler önüne serdi. Bu bulgu da salgının karmaşık başka bir yönünü ortaya koyuyor. Bu kriz anını yönetmek şöyle dursun, sürekli akıllı telefonlarımızın ekranlarında görmek bizi aşırı bir sıkıntıya soktu.

3.Ekonomik gerilemeler zihinsel sağlık yüklerini de beraberinde getiriyor.

Tahmin etmek zor olmasa gerek, gelir ve sağlık birbiri ile bağlantılıdır. Gelir arttıkça sağlık durumu da artar. Bunun sonucunda ekonomik sıkıntılar baş gösterdiğinde halk sağlığı da payını alır.

4.Süregelen sosyoekonomik stres faktörlerini zihinsel sağlık sorunlarını da beraberinde getiriyor. 

Zihinsel sağlık olayları tek başına gerçekleşmez. Felaketleri biliyoruz ki her zaman önleyemeyiz. Ancak halk sağlığı bağlamında yapılacak müdahaleler, bu felaketleri şekillendiren koşulları ele alabilir. Hem fiziksel hem de zihinsel anlamda kötü sağlık çıktıları, halk sağlığı yetkililerinin takip ettiği ve hafifletmek için çalıştığı bu tür koşulların bir sonucudur. Bu tarz oluşabilecek doğal afetler ve virüsler gibi bilinen tehlikelerin sonuçlarını en aza indirmek için daha iyi sağlık koşullarını destekleyen güvenli barınma, cinsiyet eşitliği, geçinmeye yetecek maaşlar, temiz hava ve temiz su gibi şeyler oluşturmalıyız.

5.Zihinsel sağlık ve fiziksel sağlık ayrılmaz bir bütündür.

Ne kadar ayrı gibi dursalar da kötü fiziksel sağlık kötü zihinsel sağlık demektir. Bu demek oluyor ki, covid-19 döneminde zihinsel sağlığı desteklemek, kronik hastalıklar gibi fiziksel sorunlarının kaygı bozukluğuna katkı sağlayabileceğini kabul etmek anlamına geliyor. 

6.Zihinsel sağlık sonuçları uzun sürer ve uzun sürelidir.

Elbetteki pandemi sonsuza dek sürmeyecek. Bir noktada kendiliğinde bitecek, bir aşı geliştirilecek ve dağıtılacak. Tamamen kaybolmasa da biz bu krizin sonucunu net bir şekilde göreceğiz. Ancak travmatik bir olayın zihinsel sağlığa etkileri yıllar boyunca, hatta bir kişinin tüm ömrü boyunca sürebilir. 

7.Bu etkilerin bazılarını hafifletebiliriz

En önemlisi; ne ile karşılaşacağımızı bir ölçüde biliyoruz. Dolayısı ile zihinsel sağlığı ele almak için beklememize gerek yok. Kaygıyı, depresyonu hafifletebilmek için şimdi adımlar atabiliriz. Bu adımlardan biri profesyonel zihinsel sağlık hizmetlerine erişimin bir şekilde yaygınlaştırılması olabilir. 

Sağlık hizmetleri ve teknolojinin gücü yadsınamaz. Lakin bununda ötesinde, içinde bulunduğumuz zor zamanları aşmamıza yardımcı olacak destekler oluşturmakta kritiktir. Covid-19 döneminde özellikle savunmasız olan arkadaşlar, aile, komşular ve diğer kişilerle veya fiziksel mesafenin yarattığı yalnızlık hissiyle baş etmeye çalışanlarla iletişime geçmek, yakınlarımızda olan kişilerin zihinsel sağlığını desteklemenin bir yoludur. 

Şirketler dahi çalışanlarının aynı zorlukları aşmasına yardımcı olabilir. İlk olarak zihinsel sağlık hakkında konuşarak çalışanlarını eğitebilir. Şirketler çalışanların kaygı ve üzüntü gibi konularda konuşması için kaynaklar sunabilir. Aynı zamanda çalışanlar mental hastalıklarla mücadele ediyorsa zihinsel sağlık hizmeti veren kişilere ulaşabilmelerini sağlamalıdır. 

Bunlara ilave olarak, destek temelleri üzerine kurulan ve zorlu zamanlarda şefkatle güçlendirilen bir toplum güçlüdür. Bu tür toplumlarda hem fiziksel hem zihinsel sağlık gelişecektir.

Kendinize iyi bakın, sağlıkla kalın.             



0 yorum