Mutsuzlugun Adını Koydum

 


İnsanın hayattaki mutluluk tanımı nedir? Mutluluk batı dünyasının bir bulgusu mu yoksa ben merkezci bir anlayışın sonucu mu? Mutluluk denilen şey elle tutulamasa da insan yaşamındaki yansımalarını gözle görmek, hatta bilimsel yöntemler ile ölçmek mümkün. Bilimsel yöntemler bir yana belki de bunun cevabını en doğru şekilde verebilecek olan şey insanın iç sesidir.


Hayatla kurduğumuz bağ, çoğu zaman bir ucundan sımsıkı asıldığımız bir ipe benziyor. Kimi zaman mutlu olabilmeyi umarken, kendi mutsuzluğumuzun seyircisi oluyoruz. Bazen sıkı sıkı tuttuğumuz o ip ellerimizi kesiyor. Canımız yanınca da hemencecik bırakıveriyoruz ucunu. Bazen düşmek iyi geliyor, silkeleniyoruz ve yeniden ipe doğrulup tutuyoruz ucundan. Kimi zaman mutsuz olduğumuzun farkında olmadan, hayata ezberden asılmaya devam ediyoruz. Bazen unutuyoruz kendimizi. Kim olduğumuzu hatırlamak için üzerimizdeki kiri pası temizlememiz gerekiyor.

Yol ayrımları, seçimlerimiz, toplumsal bir varlık olmanın bilinci, farkındalıklarımız, önyargılarımız, önceliklerimiz, alışkanlıklarımız... Her biri insana dair şeyler. Yol şartları zor ve çetin... Önce insanlığın içinde kendini bulmalı insan, sonra çıplak gözle güneşe bakmak isteyen bir çocuk hevesi ile, pusuya yatıp hayatı izlemeli. Hayatın aynı anda tüm insanlığa ders verme kapasitesi var. Ancak tüm bu itiş kakıştan hangi dersi çıkaracağımız, özgür irademiz ve seçimlerimize kalmış bir durum.

Araştırmalar doğrultusunda, insanların %50'si yaradılış itibari ile diğerlerine göre daha mutlu olduğu belirtilmiş. Diğer yandan hayat boyu karşımıza çıkan zorluklar ve dış etkenler mutluluğumuz üzerinde düşündüğümüz kadar etkili değil. Araştımalar bunun %10 civarında olduğunu belirtiyor. Geriye kalan %40'lık pay ise düşünce ve eylemlerimiz ile yarattığımız "mutlu yaşam inşa alanımız".

Seçimlerimizin Mimarisi

Hayata doğrular kadar yanlışlar da sığdırabiliyoruz. Kendi yanılsamalarımızın dışında, etkilendiğimiz bir çevresel faktör de var. Bu etkiler, kaynağına ve amacına bağlı olarak olumlu ya da olumsuz olabiliyor. Aldığımız bu kararlar incelikli ayrıntılar tarafından şekilleniyor. Bu da "seçim mimarisi" olarak adlandırılıyor. Seçim mimarisi, basit anlamda karar verme sürecindeki çevre etkisi olarak açıklanabilir. Önemli seçimlerimizin çoğu farkında olmadığımız ayrıntılarla şekilleniyor. Bu bağlamda, uygun gördüğümüz ya da bizim için uygun görülen "referans noktalarını" mutluluk için temel alıyoruz.

Diğer yandan yaradılış itibari ile düşündüğümüzden daha da güçlüyüz. Bizi çok mutsuz edeceğini düşünüp gözümüzde büyüttüğümüz şeyler, başımıza geldiği zaman, düşündüğümüz kadar bizi mutsuz etmeyebiliyor. İnsanın hayatta kalma güdüsü ve negatif deneyimlere karşı geliştirdiği "psikoljik bağışıklık" zannettiğimizden çok daha yüksek. İnsanevladı adeta bir hacıyatmaz gibi. Tekrar ve tekrar ayağa kalkmak onun doğasında var.

Hedonik Adaptasyon

İnsanın, dünyayı sarsan savaş ya da salgın hastalık dönemlerindeki zor koşullara uyumlanması gibi, zevke ve rahata da uyum sağlayıp alışması fazla zaman almıyor. Hedonik adaptasyon olarak tanımlanan bu durum, insanın belki de en büyük çelişkisi. İçinde "dinamizm" barındırmayan her şey hedonik adaptasyona yenilip, ilk anda verdiği heyecanı daha sonra vermiyor.

Mutlu olmak için hedefler koyarken, insan doğasını bilmek kadar kendimizi tanımak da çok önemli. Seçimlerimizde paranın rolü ne? Para insanı belli bir düzeye kadar mutlu ediyor, ama gücü düşündüğümüzden çok daha az. Hatta tüketim odaklı yaşamak, daha fazla mutsuzluk ve tatminsizlik getiriyor.

Satın alınan lüks bir ev ya da pahalı bir araba mutluluğun temel referans noktası olduğunda, kısa bir süre sonra hayatımızdaki yeri sıradanlaşıyor ve mutluluk kaynağı olmak şöyle dursun mutsuzluğu çağıran bir sebebe dönüşebiliyor. İşin özünde, yapısı itibari ile "dinamik" olmayan yani durağan olan maddesel şeyler, insanı mutlu etmek gibi bir güce sahip değil. Bunun yerine farklı deneyimler yaşamak ve güzel anılar biriktirmek insanı daha mutlu kılıyor. 

İnsan zihni, serbest kaldığında firar etmeye çok meraklı, adeta yaramaz bir çocuğu andırıyor. Diğer canlılardan çok farklı olarak geçmiş, gelecek ve hatta hiç olmamış şeyler üzerine düşünme yetisi olan özel varlıklarız. Ancak bu mucizevi özellik, bilgisayarın "varsayılan modu" gibi her an devrede. Durmadan plan yapan, karşılaştırılan ve mantık yürüten zihin bize bir anlamda nefes aldırmıyor. Onun için anda kalmak, yaptığı işe ya da içinde bulunduğu eyleme odaklanmak oldukça zor. 

Araştırmalar, gün içinde zihnin zamanın %50'sinde anda kalmayıp başka yerlerde dolaştığını söylüyor. Zihin, bulunduğu yerden nereye kaçarsa kaçsın mutsuz oluyor ve bunun gizli şekilde ödenen duygusal bir bedeli oluyor. Zihni susturmak için düzenli meditasyon yapmak ya da anda kalmayı sağlayacak, zaman algısını unutturan uğraşlar yaratmak, insanı uzun vadede daha mutlu ve dingin kılıyor. 

Ve Zihin farkında olmadan kendini başkaları ile durmadan kıyaslıyor. Bu nedenle, sosyal medyadan uzak kalmak da insanı daha mutlu edecek seçeneklerin en başında. Günümüz çağında bunu gerçekleştirmek ne kadar kolay olur bilinmez ancak bu konuda bir farkındalık geliştirmek işe yarayabilir. İnsan zihni mutlak olanla değil, göreceli olana bakarak bir karşılaştırma yapıyor yani bu şekilde karar veriyor. 

Yani sosyal medyada zaman geçirirken, zihin farkında olmadan kendini başkaları ile kıyaslıyor. 

Günümüzün baskın değerleri, almadan vermeyi, şükretmeyi, paylaşmayı ve iyiliği azımsadığı için en çok bizim mutlu olma olasılığımız yaralanıyor. Birine karşılıksız bir iyilik yaptığınız zaman kalbinizin derinliklerinde bir mutluluk hissedersiniz. İşte bu gerçek bir mutluluktur. Aslında gerçek mutluluğa varmak için gösterilen tüm çaba, "kirlenen bir dünyaya" özünde temiz olduğunu hatırlatmak ister gibi, farklı yollardan da olsa hep aynı yere çıkıyor.

Farkındalığımız ve anlamlı bir hayata hizmet eden eylemlerimiz kadar mutluyuz. Hayat keşfedilmeyi bekleyen, hem bireysel hem kolektif bir deneyim ve bunu mutlu olmayı öğrenerek yapabiliriz. Nasıl aydınlığı tarif etmek için karanlığın içinden geçmek gerekiyorsa, belki de mutluluğu tanımak için mutsuzluğun adını koymak gerekiyor.

Ve sevgili okurum, insan kalabilmek, sonsuz mutlu olabilmek için iyilik yapmamız gerekiyor. 


Kendine iyi bak, başka bir yazıda görüşmek üzere... 

0 yorum