2020 Trendlerine bir bakış

 

İyisi ile kötüsü ile ardımızda bıraktığımız 2020 için konuşacağız bugün.

Tahmin ediyorum ki kötü geçtiği için bize bir şey anlatma diyeceksiniz ama 2020 her alanda yeni fikirlere kapıları açan bir yıl oldu. Bu esnada da iş dünyası, oluşan bu yeni trendlerden, yeni fırsatlar yaratarak farklı değerler ortaya koymaya çalışıyor. Aslında yeni trendler diye bahsedeceğimiz olaylar ve kavramlar hayatımıza tam olarak şu anda girmiş olmasa da yıllar boyu seyreden büyük toplumsal, ekonomik ve ekolojik değişimler bu trendlerin yayılmasını ve belirli zamanlarda, hatta belirli anlarda yaygınlaşmasını sağladı. 

Yeni yılın ilk ayını yavaşça gerimizde bırakırken 2020'de öne çıkan bu trendlere bir göz atalım. 

Eco-shaming



Biliyorsunuz ki, daha sürdürülebilir ve kapsayıcı bir tüketim arayışı günümüzün en büyük trendlerinden. Buna yol açan en büyük faktörlerden biri ise toplumsal duyarlılıklarda yaşanılan değişimler. 

Eco-shaming, likit insan, hava yolculuğu yapmaktan duyulan utanç, tren kullanmaktan gurur duymak gibi kavramlar da bu toplumsal değişimlerle birlikte geldi. 

Eco-shaming kavramı, çevre duyarlılığı ile birlikte karşımıza çıkan bir kavram. Nadir üretimden, ucuz ve yaygın olana geçişi, eko statünün belli bir gruba ait olmadığını ve eko tüketimin özellikle son yıllarda yaygınlaştığını gözler önüne seriyor. 

Mesela; Burger King'in bu konuda yaptığı da epey ilginç. Hamburger devi, müşterilerinden beğenilmeyen çocuk menüsü oyuncaklarını getirmeleri karşılığında normal menünün yanında bedava King junior menüsü verdi, bağışlanan oyuncaklar ise eritilerek oyun alanlarının yapımında ham madde olarak kullanıldı. 


Likit İnsan



Bu kavram, insanların değişen toplumsal düzene göre öz eleştiri yaparak kendisini şekillendirebilmesi olarak açıklanıyor. 

Özellikle kalıplaşmış cinsiyet rolleri ve toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda yaşanan belirgin değişimleri, markaları likitleşmeye yöneltti. Mesela cinsiyet ayrımı gözetmeyen bebeklerin üretilmesi buna örnek olarak verilebilir. 

Bir diğer örnek olarak, serbest çalışmaya ve kendi işinin patronu olmaya yönelim de likitleşmeye örnek. 

Etsiz yiyeceklerin ve vegan seçeneklerin yaygınlaşması, etik ve ekolojik motivasyonlarından ötürü hem eco-shaming hem de likitleşmeye örnek olarak verilebilir.



Marka Avatarları





Sanal influencerların yükselişte olduğunu hepimiz biliyoruz. Lil Miquela ise bunların içlerinde en ünlüsü. O kadar ünlü ki bu sene içinde Calvin Klein'in reklamlarında Bella Hadid ile birlikte çalıştı. Bu kişiyi aratırsanız fark edeceksiniz ki ne insan ne robot ne de... Bilemiyorum, ben hiç bir şeye benzetemiyorum ama inanın bir taraftan garip geldiği kadar ilginçte. 

Mağaza içi dokunmatik ekranlar gibi teknolojik gelişmeler, marka ile tüketici arasında daha demokrasi çerçevesinde gelişen bir iletişim oluşturuyor. İnternet ve dijital platformlar artık sadece belli bir bilgi ve yetenek kapasitesine sahip elitlerin platformundan ziyade, herkesin beş dakikada üye olabileceği, belli kurallar çerçevesinde söz sahibi olabileceği, burada geriden de olsa katkıda bulunabileceği, diğer üyelerin paylaşımları hakkında yorum yapabileceği; kısacası yönetimi halka mal eden bir yapıya dönüşerek daha iyi bir yapıya oturdu. 

Bir diğeri ise yapay zekada olan gelişim. Artık sanal yardımcılar ve insanlar arasındaki iletişim düzeyi sadece emir vermekten ibaret değil, esenlik, yaratıcılık ve arkadaşlık boyutları da ortaya çıkıyor. Sanal yardımcılarında artık sanal arkadaşlara dönüşmesi giyilebilir teknolojilere yoğunlaşmayı da beraberinde getiriyor.



Nakitsiz Yaşam



Son bir yıl içinde dijital ödeme yapmış kullanıcıların oranı bir hayli arttı. Son zamanlarda pandemi nedeni ile de artan internet kullanımını buna örnek gösterebiliriz.

Pazarların geneline baktığımızda yaşlıların daha sık nakit kullandığını görüyoruz. 

Müşterilerin dijital davranış verilerinden içgörüler çıkararak tahminler yapmalı ve müşterilere daha kişiselleştirilmiş ürünler ve hizmetler sunmalı, oluşabilecek siber risklerin marka itibarını zedelememesi ve müşteri kaybına yol açmaması için düzenlemeler geliştirilmelidir.



Yalnızlık ve Tükenmişlik Salgını




Her ne kadar dijital çağ bize sosyalleşme imkanı sağlasa da yalnızlık ve sosyal izolasyon seviyesi 1980'lerden beri iki kat arttı. Toplumsal ve teknolojik gelişmeler beraberinde yalnızlığı adeta bir salgın haline getirdi. Tabi buna pandemi dönemini de katarsak iş iyice çığrından çıktı diyebiliriz.

Bireylerin yalnızlaşması, toplumsal sağlığın ve esenliğin kalitesizleşmesi, işgücü verimliliğinin azalması ve yavaşlayan ekonomik büyüme demek. Biliyorsunuz ki tükenmişlik mesleki sağlık sorunu olarak da artık tanımlandı. İşin ciddiyetini siz düşünün.


Dijital çağın, hayatımızın en derinine işlemesi toplumsal normları temelinden sarstı, duyarlılığın ve kapsayıcılığın önemini arttırarak hem iş dünyasında hem de toplumsal hayatta önemli olumlu etkiler yarattı. Dünyanın öbür ucunda yaşanan bir olaydan ve belki de tüm detaylarından dünyanın diğer ucundaki bir kişi kadar haberimizin olması, bireyi daha özel ve anlayışlı kılan gelişmelerden. Özellikle ekolojik duyarlılığın ve likit insana dönüşümün bu şekilde ortaya çıktığını söylemek mümkün. Diğer yandan, kaybolmakta ısrarcı olan toplumsal, bireysel ve küresel problemler dijitalleşmeyle birleşince insanları yalnızlaşmaya ve tükenmişliğe itebiliyor. 

Uygarlık olarak belki beş yıl öncesine göre çok iyi yerdeyiz ancak hala zirveye ulaşamadık. Bunun için ise eskiye takılı kalmamak, bireysel, toplumsal ve küresel seviyelerde gelişimi hiçbir zaman durdurmamak ve yeniliklerin ayağımıza gelmesini beklemeden peşinden koşmak gerekli.


**Hbr platformu kaynak olarak kullanılmılştır.

0 yorum