Basit düşünmek felakete sebep olabilir


Bazen basit düşünmek hayatımızı ne kadar güzel kılıyor değil mi? Mesela karıncaları ele alalım. Karıncalar basit canlılardır. Basit kuralları vardır ve bu kurallar ile yaşarlar. Yiyecek gördüğünde onu yuvasına taşır, işte bu kadar. Bu basit davranışlardan da kocaman bir karınca kolonisi ortaya çıkar. Peki biz insanlar için bu durum nasıldır?


Biz insanlar da karıncalar gibi sayılırız. Bütün karmaşıklığımıza rağmen, bizde dünyaya basit şekillerle tepki veririz. İçinde yaşadığımız dünya yeteri kadar karmaşıktır, hatta daha fazla karmaşıktır, ancak bu karmaşıklıkla başa çıkma kabiliyetimiz yetersizdir. Genellikle de bu karmaşayı görmemek ya da ondan saklanmak için basit çözümler ararız. Sonuç olarak da bu çözümlerimizin bir takım yan etkileri olabilir. Yani istenmeyen kazalar oluşabilir. Duyusal sistemlerimiz bir veri yağmuruna tutulur, bu veri yağmurunu duyusal sistemlerimiz filtreleyerek dünyayı anlamlı bir şekilde yorumlamamıza yardımcı olur. Yani kısa süreli hafızamızın sınırları, basitleştirme ihtiyacımızı kolaylaştırır. Bu konu ile ilgili George Miller tarafından yapılan bir araştırmada, kısa süreli hafızamızın tek seferde yalnızca bir kaç bilgi yığını işleyebildiği ortaya koyulmuştur. Mesela; bir dizi rastgele harf verildiğinde, tek seferde muhtemelen bu harflerden öncelikle yedi tanesini hatırlayabilirsiniz; fakat harfler tanımlanabilir şekilde verildiğinde çok daha fazla sayıda harfi hatırlayabilirsiniz. (7+-2 kuralı) Telefon numaralarının özgün olan bölümlerinin de yedi haneli olması bu sebeptendir. İlginç değil mi?

Beynimiz o kadar mükemmel bir organdır ki; karmaşa ile başa çıkmak için önemliyi önemsizden ayırt etme ve gereksiz detayları filtreleme özelliğine sahiptir. Bir odaya girdiğinizde dört duvar, tavan ve yer algılar ama detayları önemsemeyebilirsiniz. İşte bu durum, bilişsel psikolog Jean Piaget tarafından "şema" şeklinde açıklanır. Birey olarak hayatımızda ki karmaşayı gizleyerek ya da görmezden gelerek başa çıkmaya çalışırız. Zihinsel şemalarımız bu durumun bir biçimidir. Alışkanlıklarımız ise bir başka biçimi. Ayrıca geleneksel yargıları da kullanarak bu karmaşık durumları basite indirgemeye çalışırız. Bu durum, güvendiğimiz bir insanın tavsiyelerini dinlemeyi, basit göz kararı hesapları takip etmeyi ve kendimizi ait hissettiğimiz bir topluluğun inanç ve tutumlarını benimsemeyi içermektedir. 

Toplum da karmaşayı idare edebilmenin oldukça fazla sayıda yöntem ve yoluna sahiptir. Mesela; büyük organizasyonlarda "böl-yönet" yaklaşımı oldukça yaygındır. Bu sayede birimlere ayrılarak oluşacak karmaşanın üstesinden daha kolay gelinir. 

Bir başka yöntemde sınırlandırmadır. Mesela; yasalar, trafik kuralları gibi, bu sınırlandırmalar potansiyel olarak zararlı etkileşimlerin ortaya çıkmasını önler. 

Ancak basitleştirmek her zaman işe yarar bir yol değildir. Çevremizdeki olayların beklediğimiz şekilde işlediği sürece sadelik tabi ki faydalıdır. Ancak yazının başında da bahsettiğim gibi dünya yeterince karmaşık bir yapıdır. Bizim bildiğimiz tanımlama modellerinden dahi çok farklı olabilir. Dünya ile ilgili bilmediğimiz daha o kadar çok konu var ki... Özellikle de koşullar değiştiğinde, gözden kaçırılan durumlar bir modelin başarısızlığına neden olabilir. Kişisel bir eşyanız olan anahtarlarınızı her zaman koyduğunuz yere koymadığınızı bir düşünün ve sonrasında olabilecekleri. Bir çoğumuz eminim ki bu durumu birkaç kere yaşamıştır. Oluşan kazaların altında yatan nedenler bu değişen koşullardır. 

Karmaşıklığı anlama konusundaki yetersizliğimiz, herhangi bir duruma yönelik herhangi bir değerli çözümün basit olması gerekliliğine inanmamızı sağlamıştır. Bu tutum, belki de bugün bilime ve bilimsel düşünceye dair geniş bir toplamın görmezden gelme davranışını açıklayabilir. Çünkü bilim, genel nüfusun anlayabileceğinden çok daha teknik ve karmaşık hale gelmiştir. Dolayısı ile bilimin bulguları eğer hoşa gitmiyorsa, insanlar bunu görmezden gelebiliyorlar ya da reddedebiliyorlar. İşte bu sebeptendir ki insanlar karmaşa ile karşılaştığında onu reddederek, hayatlarına her zaman olduğu gibi devam edebileceği basit bir olguya inanmayı tercih eder. 

Günümüz dünyası sürekli ve hızlı bir şekilde değişimdedir. Ekonomik ilişkiler, sınıfsal çelişkiler, politik çalkantılar, çevresel tehditler ve teknolojideki patlamalar oldukça karmaşıktır ve bu toplumsal bir altüst olma ihtimalini içerisinde barındırmaktadır. Bu açıdan baktığımızda, ülkenin son yıllarını, geniş bir toplum açısından basitlik tutkusunun bir yansıması olarak değerlendirilebilir. 

Peki biz ne yapmalıyız? Her şeyden önce karmaşıklığın, olgular arasındaki bağlantıların çokluğundan kaynaklandığını hiç ama hiç unutmayın. Daha geniş bağlamı görmezden gelmek, eylemlerin ve fikirlerin yan etkilerini göz önüne almamak bizi tehlikeye atabilir. Ama bazende basit düşünün basit yaşayın, hayat karmaşıklığı çözmek için çok kısa!

0 yorum