Klasik bir soru olacak... Vefa neydi? Verilen sözlerde durmak mı? Yapılan iyiliği unutmayıp misliyle karşılık vermek mi? Sahi neydi vefa? Bileniniz var mı ya da hatırlayanınız?
Her şey o kadar yozlaştı ki içinde bulunduğumuz dünyada, o kadar tahrip oldu ki, vefanın ne olduğunu, ne için hissedildiğini unuttuk. Kardeş olduğumuzu, farklı medeniyetlerden gelsek de aynı kökene sahip olduğumuzu... İnsan olduğumuzun davasını unuttuk. Yozlaştırdık kalplerimizi, uzaklaştık. Ama en kötüsü de merhamet duygumuzu kaybettik.
Vefa, iyi günde, kötü günde, hastalıkta, sağlıkta, bir tabak çorbada, bir bardak suda ben buradayım diyerek dostluğunu, dost elinin verdiği sıcaklığı paylaşmaktı belki. Hissettirebilmekti.
Belki anne ve evladı arasındaki bağdaydı vefa... Dokuz ay karnında taşıdığını ölene dek baş tacı etmekti. Kızmış olsan da kızdığını belli etmemekti. Elini her zaman uzatmaktı belkide...
Ve belki bir köpeğin gözlerindeydi vefa... Bir parça yemekten, bir yudum sudan geçmekteydi.
En nihayetinde bir yerde saklanmış da olsa, tam anlamı çoğunluk tarafından unutulmuş olsa bile, kendime dahil vefalı olmanın ne demek olduğunu henüz unutmamış olmayı diliyorum. Belki bu şekilde kurtuluruz bu yüklerimizden...
Bunu diliyorum çünkü, insanı insan yapan en güzel unsur bu. Yalnız yaşayamadığımıza göre, her daim birilerinin varlığına muhtaç yaşıyorsak, tıpkı yemek, içmek gibi, sahip olduğumuz erdemlere de ihtiyaç duyarız zaman zaman... Sevmeye, sevilmeye, vefa'ya ve en çokta değer görmeye.
İçimizdeki vefa tohumları kırıntıya dönüşüp yok olmadan yeşertelim onları. Yıllar sonra bir semt ismi olmadan büyütelim içimizde. Yüreğimizin toprağında harmanlayıp, sevgi ile sulayalım ve cömertçe ikram edelim.
0 yorum