Hiç duydunuz mu sırf farklı şekilde açıyor diye, açmasına izin verilmeyen bir çiçek, gövdesi kocaman diye köklenen ağaç, yavaş yavaş uzuyor diye hakarete uğrayan ot, istenilen zamanda tatlanmıyor diye küfür edilen meyve... Duydunuz mu hiç?
Doğada göremezsiniz kavga, hakaret, dışlanma, farklılaştırma. Her şey teslimiyetin kucağında akıp gider.
Avladığı geyiğin hamile olduğunu anlayınca aslan yaşayamaz vicdan azabından. Ne güzel bir döngü doğadaki, el ele vermiş ne yapması gerektiğini biliyor. Adeta insanın olmadığı her yerden sevgi, şefkat, fedakarlık ve vefa fışkırıyor.
Peki neden insanın olduğu her yerde kavga, güzel olan her şeyde bir yok olma, kötü olanlarda artma yaşanıyor? Dünyanın en zeki hayvanları olarak bilinen insan neden bu kadar vahşi?
Her yerde kavga, hüzün, mutsuzluk, kıskançlık, kötülük, sevgisizlik kol geziyor. Sevmeyi, sevilmeyi ne çabuk unuttu insan. Yoksa en başından beri bilmiyor muydu?
Tıpkı doğa gibi insan da döngüsel yaşamıyor muydu? Özünü bilemiyor muydu? Her şey bu kadar gelişmişken, birbirimize artık daha çabuk yakınlaşabilirken, uzakları yakın etmişken, nasıl oluyor da kötülükte aynı hızla yayılabiliyor?
Doğan bu kadar güzel bir iletişim kurabiliyorken, her şey akışında ilerleyebiliyorken, insan çok sevdiğini ve sevildiğini sandığı, buna inandığı insanlarla dahi iletişimsiz...
Tüm doğada olduğu gibi insanlarında en büyük ihtiyacıdır sevgi. Bu iletişimsiz dünya, bu kötü insanlar bir noktada değişmeli. Sevginin yayılması da tıpkı diğer şeylerin yayılması gibi iletişimle mümkün. Bu da ancak gerçek iletişimle olabilir. Yani, bir kelime söylesek ve bu kelimenin anlamını gözlerini kapa ve tarif et desek. Herkes bambaşka tarifler sunacaktır. O kelime ses olarak herkesin ağzından aynı çıkıyor, aynı harflerin yan yana gelmesiyle oluşuyor ama bize verdiği his, duygu bambaşka. Herkes bu kadar ayrı hislerdeyken nasıl iletişim kurabiliyoruz?
Aslında sadece iletişim için dil de yetmez. Hisleri anlatabilmek için cümlelerde yeterli değil. Biz bir cümle kurduğumuzda bu karşı tarafın kendi cümlesi ile algılanıyor. Peki ne yapmalıyız?
Gerçek manada iletişim kurmamız gerekiyor, telepati ile dili birleştirmeliyiz. Herkes özünde bununla doğmuyor mu zaten? Konuşmadan, hissederek anlaşmak. Yerin, zamanın, mekanın önemli olmadığı bir anlaşma.
Belki herkes hayatında bir kere bunu yaşamıştır. Telepatiyi hayatımızda uygulayabilmemiz için özel bir yeteneğe ihtiyacımız yok. Sadece özümüze dönüp, hislerimizi keşfetmemiz yeterli olacaktır. Belki bu şekilde karşınızdaki insan sizin cümlelerinizi algılayabilir.
Bu sayede yaşadığımız tüm olumsuz durumlar ortadan kalkar. En sinirli insanların size karşı iyi olduğunu görebilirsiniz. İşte bunu yapmayı başardığınız an hayatınız daha iyi bir noktaya gelebilir, hatta tüm dünya değişebilir herkes bu iletişimi kurabilirse.
Yeter ki bahaneler üretmek yerine ve o zaten anlamaz demek yerine çabalayın, bu olumsuz düşünceleri bir kenara bırakıp bir kere olsun samimi bir şekilde anlamayı, anlatmayı deneyin. Sevin.
Sevin çünkü sevgisiz hiçbir şey olmaz. Sevginin gücünü kullanamayan hiç kimsenin hislerini tanıyamayacağı için, telepati yöntemini gerçek iletişim ile birleştirme şansı neredeyse hiç yoktur. Kıskançlık, kötülük, öfke gibi olumsuz duygularla yaşayan insanların gerçek hislerini bulma şansı maalesef ki hiç yoktur. Ve bulmaları da kolay olmaz.
Şimdi doğada olduğu gibi sevgiyi en derinden hissederek telepati ve cümleler ile huzurla geçelim iletişime... Mutluluğa kucak açalım.
anlaşmak
blog
blog yazısı
cümleler
doğa
iletişim
kelimeler
kişisel blog yazısı
konuşmak
nasıl iletişim kuralım
sevgi
sevginin gücü
telepati
3 yorum
Çok güzel.
YanıtlaSilÇok doğru diyorsunuz. Mutluluğa kucak açmamız gerekir her zaman...
YanıtlaSilBazen öyle derinden seversin ki ... bunu senden başkası bilmez,
YanıtlaSilişte acının tarifsiz halidir bu aslında ...