Hanginiz sırtını güvendiği bir omuza yaslama imkanı varken, omuz omuza çarpışmaya ya da sıcacık bir kucakta huzur bulabilecekken kendini ateşe atmaya gönüllü olur? Gördüğünüz o güçlü kadınların kaçı yaradılıştan beri güçlü, kaçı hayatın içinde tek başına dimdik olmaya mecbur bırakılmıştır acaba?
İşte o kadınlar en kalabalık ortamlarda bile fark edilir. Duruşları farklı, bakışları kendinden emindir. Yüzlerinde her daim hüzünlü bir gülümseme ve bazende tüm acılara inat dolu dolu kahkahaları vardır. Sorumluluk, insana kudretli olma zorunluluğunu da getiriyor anlaşılan. Bu kadınların hepsinin ortak özelliği yorgun ve D(ÜZGÜN) kadın olmaları...
İçinde fırtınalar kopsa da, diğer insanlara belli etmemek bu kadınların hayat oyunundaki en kolay sahneleridir. Çünkü provası hep yapılan bölüm buralarıdır.
Farklıdırlar ve birazda olsa her şeyin farkındadırlar. Kendisine kur yapıldığını, yalan söylenildiğini, kandırılmaya çalışıldığını ve çok sevildiğini anlamaları hiçte zor değildir. Bilir kimin onu sevip sevmediğini. Değersizliğini hemen fark eder ve ardına bile bakmadan çekip gider o ortamdan. Dik durur, asla göstermez hüznünü. O kadınlar artık ne istediğinden çok ne istemediğini daha iyi bilir ve bunu ayırt etmesi de hiç zor olmaz. En güzel tarafları da, sevildiğini hissedince daha da güzelleşmeleri. Sevildikçe sevmeyi çok iyi becerebilir ve hiç kimsenin sevemeyeceği kadar güzel severler. Şefkatleri sıcacıktır.
Öyle bir kadın tanırsanız, iyi ki var dedirtir size. Varlıkları rahatsız etmez lakin yoklukları çok rahatsız edicidir. Onlar iş hayatının tuttuğunu koparanları, her soruna hızlı çözüm getirenleri ve fedakar annelerdir aynı zamanda.
Bu kadınlar kendilerini güldürebilen soylu ve ciddi adamları sever. Soytarıları değil. Cıvıklıktan haz etmezler. Onlar ki en çok duydukları cümle, " Seni taşıyan erkek zor bulunur."dur. Ağır gelen dürüstlükleri, mertlikleri, kariyerleri, becerililikleri ve zekalarının toplam hacmidir oysaki!!! Güçlü kadınların aklında ve beyninde olabilirsiniz ama kalplerinde ve hele ki göz bebeklerinde olabilmeniz çok zordur. Vaatlere karınları toktur çünkü. Canına okuyanlar çok olduğundan hariçten gazel okuyanlara bir eyvallahları dahi yoktur.
Bir diğer tanımları da "zor kadın"dır. Böyle dersem belki hepinizin aklına gelir. Bence zor, bir şeyin nasıl olduğunu bilmemektir. Bir erkek için ütü yapmak, bir kadın için tır kullanmak neden zorsa işte o yüzden...Çünkü ne yapılacak bilemezler, tecrübe yoktur. Zor, bu yüzden ne olduğunu bilmemektir. Bu kadınlarında dünyalarını ve dillerini çok az kişi anladığı için adları "zor kadın"a çıkmıştır. Bir noktada doğru ama tanımda eksik bir kelime... Yaşadıkları zorlukları düşününce aslında "zor hayatlı kadın" denilmesi daha iyi olur.
Bir kadın ne kadar zorsa o kadar kırılmıştır, ne kadar ağır başlı ise hayalleri o kadar çok yıkılmıştır. Yüreklerine mangal demek hafif kalır. Kocaman bir yanardağdır cesaretleri ve dürüstlükleri. O yüzdendir ki şaklabanlar tarafından pek de sevilmezler. Çünkü o kadınlar rol yapanları hemen tanır, oyuna uymaz, oyunun kurallarını öğretirler. Her daim iner o yumruk masaya. Onlar bu oyunu bozarlar!
Aslında sert görünüşlerinin altında merhametleri koca bir dağ gibidir. Omuzlarından öpülmelidirler, yılların yükünü hafifletmek için. Bir çoğu sevmekten vazgeçmeyi öğrenmiştir, soğumuş, taşlaşmıştır kalbi. Kırılmaktan, hayal kırıklığına uğramaktan "aşk yok" derken gözlerini kaçırdığını fark ederseniz, anlarsınız kendisinin de bu yalana aslında inanmadığını. İçinde sakladığı umudu söylemeyecek kadar gururludur da, kolay kolay almasalar da yüreklerine birini. Varla yok arası duvarları vardır. Bir kere dokunabilirseniz yüreklerine, o duvarlar anında yok olur.
Yalnızlığın asaletine inanarak avuturlar kendilerini her daim.
Bu kadınları üzebilirsiniz ama asla yıkamazsınız! O bilir ne zaman gideceğini, ne kadar kalacağını. Sorsanız bu kadınlara güçlü olmayı sen mi istedin diye? "Pamuklara sarılmış mutlu kadın olmak varken, deli misin sen neden isteyeyim?" diye gülümser ve ardına bakmadan gider. Kalabalıkların içindeki yalnızlıklarına karışıp giderler. Umutla, belki bir gün aşkı bulurum diye...
Onları yürüyüşünden ve asaletinden tanırsınız...
Kaçırmayın o kadınları, sarılın, sevin ve değer verin.
Kaynak: Didem Tınarlıoğlu, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü
2 yorum
Güzel ve akıcı bir yazı olmuş. Bence kadınlarda erkekleri anlamalı ve dayatma yapmamalı...Zor kadın ya da zor erkek diye bir şey yoktur bana göre... Birbirini anlamayan insanlar vardır. Empati kurmayı bilmeyen insanlar...
YanıtlaSilYazılarınızı severek okuyoruz :)
YanıtlaSil