İyilik mi? Eziyet mi?



Yazıya başlamadan önce hayvansever arkadaşlarımdan özür dilerim. Ancak bir noktada yaptığınız iyilikler eziyete dönüşüyor. 

Hayvanları sevmeyin ya da bakmayın demiyorum. Bunu kimse demiyor. Dediğimiz şey bir evde 30 kedi beslemenin hayvanseverlikle ilgilisi olmadığı. Okuduğum makalelerden anladığım ve veterinerlerin de anlattığı kadarı ile bu aslında onlara yönelik işkence ve psikolojik rahatsızlık. Eğer gerçekten hayvanların iyiliklerini düşünüyorsanız, evinize bakabileceğiniz kadarını alın ve Haytap'ın da çağrısına uyun, yani sokağınıza bir kap su ve biraz yiyecek koyun. Tabi bunu da lütfen diğer komşularınızı rahatsız etmeyecek şekilde yapın. Sakin bir nokta belirleyin ve sokak hayvanlarını orada besleyin. Çünkü bazı yerlerde sokağa ya da kapı önüne mama koymak işi çığırından çıkarabiliyor.

Okuduğum makalelerden de öğrendiğim kadarı ile aşırı evcil hayvan biriktirmek gibi bir rahatsızlık bulunmakta. Bu daha çok büyük şehirlerde yaşayan kişilerde bulunan bir sorun. Zaten hayvan hakları konusunda çok ciddi sıkıntısı olan bir ülkede bir de kalkıp 'bu kadar çok hayvanı aynı evde yaşatmaya çalışmak da bir nevi işkence' diyebilmek çok zor. Ama veterinerlerle biraz sohbet etmek olanağı bulursanız bir de bu konuyu sormayı deneyin onlara. Duyduklarınıza inanamayacaksınız. Küçük bir örnek vermek gerekirse, buyurun hep birlikte okuyalım anlatılanı;

"Varlıklı bir aile ve kadın dükkana oldukça bakımlı ve iyi giyimli geliyor. Evinde de iki kedi beslediğini söylemekte. Tabi zaman geçtikçe bu kedilerin sayıları sürekli artmaya başlamış. 10, 20 derken rakamın 30'u geçtiği söyleniyor. Tabi bir süre sonra da kadının dış görünüşünde değişiklikler oluyor. Kedilerin bakımına para yetişmiyor. Bir kedi hasta olsa diğer bütün kedilere bulaştırıyor. Veterinerin dediğine göre bu gerçekten veteriner için çok zor bir durum çünkü hangi kedinin hasta olduğunu bulmak ve hangilerine bulaştırdığını tespit etmek... Aşıları, ilaçları vs. Bir de evin halini düşünsenize. Dar bir mekanda yaşamaya çalışan, sürekli birbiri ile kavga eden ve hastalıktan kurtulamayan kediler. Evdeki o ağır koku ve hayvanlardaki bazı hastalıkların insanlara bulaşma riski de cabası. Doğal olarak bu durum karı koca arasında da tartışmalar yaşanmasına sebep oluyor. Sonuç olarak karı koca boşanmak zorunda kalıyor. Şuan hala kadın sokak sokak gezip kedi toplayıp evine götürmekte. Bu sadece oturduğu mahalle ile de sınırlı değil tüm İstanbul'da nerede görürse o kediyi alıp eve götürmeye çabalıyor. Aslında bu da bir nevi hayvana yönelik bir işkencedir. Yaptığının yanlış olduğu kadına anlatılmış ancak farklı bir ruh halinde olduğu için onu uyaran insanlara da kötü davranmış."

Peki bizimle birlikte yaşayan hayvanlara karşı sorumluluğumuz nedir ve biz bunun ne kadar farkındayız?

Öncelikle söze hayvanseverliğin tanımı ile başlamakta fayda var. Sonuçta evimizde ya da bahçemizde bir ya da birden fazla hayvan beslemekteyiz. Evcil hayvanımız yoksa bile sokak hayvanları ile bir şekilde iletişim halindeyiz. Günümüzde bu tanım biraz değişmiş durumda; yani doğadan uzaklaşan ve yalnızlaşan insanın son zamanlarda sığındığı bir liman hayvan sahibi olmaktan geçiyor. Bu sorumluluğu taşıyamayanlar ise daha sonra hayvanı sokağa terk ediyor. Buna hazır olmayan evcil hayvan için ise büyük travma oluyor. Daha hala doğum günlerinde kedi ya da köpek hediye eden bir çok insan var. Öncelikle onlar bir hediye değil bunu kabul edelim ve sığınılacak bir liman da değil. İnsanın kendisini bu sorumluluğa alıştırması için sahipleneceği hayvan için bile bir gelecek planı yapması gerekir. Yeni doğan bir çocuk gibi düşünün bir hayvan sahiplenecekseniz.

Hayvanseverlik hassasiyetini üzerinde fazlası ile hisseden kişi sokaktaki tüm hayvanları eve almaya ve onlara daha güzel bir yaşam alanı sunmaya çalışıyor. Bazı kişilerin evdeki hayvan sayısı ise 20-30'u geçiyor. Elbetteki hayvanları çok seviyorlar, bakımlarını üstleniyorlar. Ancak bu kadar çok hayvanı bir arada ve daracık evlerde yaşaması onların sağlığını da çok etkiliyor. 

Uzmanlara göre kedi ve köpeklerin yaşadıkları ortamlar enerjilerini atmalarına uygun genişlikte olmalı. Kalabalık ve dar ortamlarda bu ihtiyaçlarını gideremezler ve kalp damar hastalıkları, davranışsal problemler dahi birçok sağlık sorunu ortaya çıkabilir.

Tabi böyle diyoruz da bir çok kişi, en azından sokakta değil evde yaşıyor, karnı tok sırtı pek, diyeceklerdir. Fakat bir sürü hayvanı daracık bir eve doluşturmak, bir sorumluluk göstergesi değil. Sizler nasıl dışarıda gezmek isterseniz, dışarıdan aldığınız kediler ve köpeklerde bunu isteyecektir. 

İşin bir de psikolojik bir tarafı da var. Uzmanlara göre bu kadar çok hayvan besleme dürtüsü olan kişilerin bir noktada durdurulması ve bu dürtülerinin kontrol altına alınması gerekiyor. Aşırı hayvan biriktirme sorunu kişiden kişiye değişmekte ancak genel anlamda geçmişte yaşanan travma ya da o hayvanı yaşamını kaybeden bir kişinin yerine koyma, takıntı haline getirme gibi nedenlerle ortaya çıkabiliyor. 

Velhasıl kelam, sevgili hayvansever dostlarım, evinize bir tane daha kedi, köpek ya da herhangi bir evcil hayvan alırken bir değil binlerce kez düşünün. Çünkü bir süre sonra bu sizin hem özel zamanınızı çalacak, hem yoracak, hem de maddi anlamda zorlayacaktır. Sahiplendiğiniz sizde olsun, ancak sokaktaki tüm hayvanlara yetişemezsiniz çünkü sizinde yetişmeniz gereken bir hayat var, sorumluluklarınız var.

Sağlıkla kalın...   

0 yorum