Aynanın karanlık yüzü


Kara aynanın içinde mi yoksa dışında mı yaşıyoruz? Black mirror yani kara ayna, bu dizinin 4. sezonu yayınlandı. Haberi olmayanlar lütfen her şeyi kaçırmış gibi düşünmeyin. Çünkü bu bir antoloji, bir hikayeler seçkisi. Yani bunun sadece adı dizi. Her bir bölümün de farklı hikayeler ve farklı oyuncular var. Bu hikayeleri tek bir noktada birleştiren şey ise teknolojinin karanlık yüzü olarak tarif ediliyor. Ki büyük bir bölümü de öyle. 


İlk iki sezonu ile fazlasıyla sarsıcı bir dizi olarak giriş yaptı. Ama ben burada üçüncü sezonun birinci bölümünden bahsedeceğim. Spoilerden hoşlanmıyorsanız yazıyı burdan itibaren lütfen okumaya devam etmeyin. Ama benim için sorun yok, ben ne filmler izledim kitaplarını okuduğum, diyorsanız, buyurun başlıyorum. 

Bu bölüm için bir sosyal medya distopyası diyebiliriz. Bu hikayeyi ana karakter olan Laice'nin gözünden izliyoruz. İnsanların hayat standartlarını aldıkları puanların belirlediği bir hayattayız. Facebook ve Instagram gibi düşünebiliriz. Hatta düşünmeyin aynısı diyebilirim. Günümüzden pek uzak bir gelecek gibi durmuyor. 


Etraflarına sürekli gülümseyerek polyannacılık oynaya bu insanların amaçları da bu puanları yüksek tutabilmek. Aynı günümüzde ki gibi sosyal platformda geziyorsunuz herkes mutlu ve her daim aktif. Birbirinden rahatsız sahnelerde, bir sürü itici gülüşlü, sahtekar insanlarla karşılaşıyoruz. Günümüzde etrafınıza bir bakın bakalım, kim bu kadar zorlama gülüyor? Sinir bozucu! Sahte mutluluklara puanlama yapan insanların içinde Lacie'nin yeni eve taşınma hırsı ve telaşı başlıyor. Kardeşi ile birlikte yaşadığı evden taşınmak isteyen Lacie'nin istediği evi alabilmesi için puanının 4.5'e çıkması gerekiyor. Şuan ki puanı da gördüğünüz gibi, yani 4.2

Sosyal bir platformda hayatlarının mükemmelliklerini(!) sergileyen yüksek puanlı insanların sizi puanlaması da ayrıca çok değerli. Tam da bu sırada Lacie'nin eski arkadaşı -puanı 4.8- onu nedimesi olarak düğününe davet ediyor  ve birlikte çok dokunaklı bir konuşma hazırlıyorlar. Tabi birbirlerini o kadar sevmiyorlar, aslında nefret ediyorlar ama her şey puan için. İşte Lacie'de bunu fırsata çevirmek için teklifi kabul ediyor. Ve olaylar bundan sonra çok trajik bir şekilde devam ediyor. Tahmin edebildiğiniz gibi her şey tepetaklak oluyor. Bu esnada bütün puanlarını kaybediyor ama bir şey fark ediyor kahramanımız; doğal olmanın verdiği huzur...


Puan kazanmak için yaptığı paylaşımda "mutlu" gözüken ama ne kahvenin ne de kurabiyenin tadını beğenmeyen Laice'nin özenti halleri bana günümüz sosyal medya insanını hatırlattı. Karakterlerin hissettikleri ile paylaştıkları arasında dağlar kadar fark olduğunu çekinmeden söyleyen dizi, Laice üzerinden aslında sosyal medya kesimine "mutlu" görünüyorsunuz ama "öyle değilsiniz" diyor. Hatta suratına suratına vuruyor. 

Kahramanımız ne zaman kendisi gibi olsa puan kaybediyor. Günümüzde de öyle değil mi? İnsanların beklentilerini karşılamazsan dışlanırsın mantığı. Fakat hayatta herkesin böyle "yapmacık" olmadığı da bir gerçek. 


Onca zorlu geçen yolculuğuna rağmen düğüne katılıp konuşmayı yapma ısrarından vazgeçmeyen Laice, duygusal olarak oldukça karışık mesajlar veren bir konuşma ile son on dakika ruhsal bir kırılma yaşıyor. Bunu fazlası ile hissediyorsunuz. Aslında siz sağlıklı düşünebildiğiniz için, aman ne gerek var zaten nefret ediyordum, diyebilirsiniz. Ama Laice'nin öyle bir lüksü yok. Yeterince ruhsal dengesi bozulmuş ve sağlıklı düşünemeyen bir birey. Son sahneye geldiğimizde, kapatıldığı hücrenin karşısında olan kişi ile girdiği diyalog ise muhtemelen bölümün başından beri gerçekleştirdiği en gerçekçi diyalog.

Açıkçası bu bölüm de diğer bölümler kadar şahaneydi. Vermek istediği mesajlar ve tabikide aynanın karanlık yüzü. Sözü fazla uzatmak istemiyorum. Siz siz olun hissetmek zorunda olduğunuz gibi değil, hissettiğiniz gibi yaşayın. Sizi mutlak mutluluğa taşıyacak olan da budur zaten.

0 yorum