Kahrolsun Kornovros


Her şey 2019'un Aralık ayında Çin'in Hubei Eyaletinin Wuhan kentinde atipik pnömoni yani zatürre tanısı konulması ile başladı. Çok kısa bir sürede ise bu durumun yeni bir virüs türünden kaynaklandığı ortaya çıktı. Tabi biz o aralar birbirimiz ile dalga geçiyorduk. Hapşıran ve öksüren birine 'koronalı' diyorduk. Olayın ciddiyetinin farkında bile değildik.

Virüs ilk zamanlar ' Wuhan virüsü' olarak anılırken -ki böyle anılması daha iyiymiş- sonraları; ilkin 2019-ncovard olarak anılmaya, en son olarak da covid-19 olarak tanımlanarak anılmaya başlandı. 

Neden Wuhan virüsü olarak anılması daha iyi diyorum. Bakın beni sakın ırkçılık yapıyor olarak görmeyin. Çin'de tanıdığım ve sevdiğim arkadaşlarım var, tabi onlar o saçma yiyecekleri yiyen insanlar gibi değil. Biliyorsunuz kurunun yanında yaş da her daim yanar. İstisnalar kaideleri bozmaz vs... Böylesi daha iyi olurdu çünkü arkadaşlar geçmişe dönüp bakarsak bir çok virüs oradan yayılıyor. En büyük örnek ise kara veba. Bir kere de kendi ülkelerinden bir kentin ismini vermeleri gerektiğini düşünüyorum. Her neyse bu konu hassas o yüzden geç.

Aynı günlerde hastalığın kaynağının Wuhan'da bulunan deniz ürünleri pazarından kaynaklandığı da Epidemiyolojistler tarafından ortaya çıkarıldı. Hayvanlardan mutasyon geçiren virüslerin çıkış noktasının benzer pazarlar olması da bana göre hiç tesadüf değil. Wuhan deniz ürünleri pazarı gibi pazarlarda geleneksel Çin mutfağında kullanılan yılanlar, iri fare ve yarasalar, vahşi kediler gibi bizim mutfağımızda baş harfinin bile geçmediği farklı hayvanların yanında domuz, tavuk gibi çiftlik hayvanları yan yana satılıyor. 

Virüs hücre içine nasıl giriyor peki

Virüslerin içinde RNA veya DNA'yı kaplayan bir kapsül bulunuyor. Covid ise tek sarmallı bir RNA virüsü. Bu virüsün kılıfındaki proteinler onun hangi hücrelere bağlanıp içine gireceğini belirliyor. Yani her virüs her hücreye bağlanmıyor. Bu nedenle farklı virüsler farklı organlarda hastalıklara yol açıyor. Bu seçimi yaparken; üzerinde bulunan protein yapısındaki antijenler, kendilerine uygun yapıdaki proteinleri tercih ediyor. Bu virüsün bağlandığı hücrelerde solunum yollarımızın içindeki hücreler. Bu proteinleri bir anahtar gibi düşünebiliriz. Hücreye bağlandığı anda hücre zarından içeri girebiliyor. Tıpkı anahtar ile açılan kapı gibi...

Sürekli aşısından bahsediyoruz, peki neden önemli? Bağışıklık sistemimiz virüsü önceden tanıyorsa, yani hastalığı geçirdiğimiz için veya aşılı olduğumuz için o virüs proteinlerine karşı antikorlarımız varsa, bunlar o proteinin üzerini kaplıyor ve virüs hücreye giremediği için de hastalık oluşmuyor. Aşılanma bu nedenle önemli. 

Peki covid nasıl oluyor da antikorlarımızdan kaçabiliyor?

Nedeni Wuhan'daki hayvan pazarı ortamı ile açıklanabilir. Her virüs her hücrede hastalık yapmadığı gibi her virüs de insanda hastalık yapmıyor ya da tam tersi insanda hastalık yapan hayvanlarda yapmıyor. Ancak bazı hayvanlar hem insanlarda hem de hayvanlarda hastalık yapan virüslere karşı hassaslar. Yani her iki tip virüs ile de hastalanabiliyorlar. Genel olarak virüse göre değişmekle birlikte, şempanzeler, yarasalar, domuzlar; hatta kanatlılarda bu durum görülebiliyor. Bu hayvanlar, insanda enfeksiyon yapan ve hayvanlara özgü olan virüsleri aynı anda vücutlarında bulundurabiliyorlar. Bu virüslerin ikisi de aynı anda o hayvandaki hedef hücreye girebiliyor. Her ikisi de hücre içinde girdiğinde kapsülünde bulunan genetik materyalleri hücrenin içinde boşaltabiliyor.

Yeni bir virüs nasıl dünyaya geliyor? 

Virüsler bir hücrenin içinde olmadıkları zaman kendi kendilerine tabi ki çoğalamazlar. Bu açıdan uyur halde bulunan bu virüsler bir hücreye girene kadar canlı ya da ölü olarak adlandıramayacağımız bir durumdadır. Canlı olup olmayacağı ancak uygun bir hücreye bağlanıp içine girerek hücrenin DNA ve RNA üreten organellerini ele geçirip geçirememesine bağlı. Her iki virüs nadiren de olsa aynı hücreye genetik materyallerini boşalttığında, bunlar karışarak yeni ve bağışıklığımızın hiç tanımadığı bir virüs oluşturabiliyor.

İşte bu noktada sorunlar başlıyor. Bir şekilde mutasyon geçirmiş bir virüs artık bizim için çok tehlikeli oluyor. Dediğimiz gibi önceden karşılaştığımız bir tür değil. Bu nedenle doğal ya da aşı ile kazanılmış bağışıklığımız bu tür mutant virüslere karşı etkili olmuyor. 

Sonra milyonlarca soru ile başlıyoruz... Bu yeni virüs ne kadar bulaşıcı ya da ne kadar öldürücü? Kuluçka süresi nedir? Genomik şifresi nedir? 

Biliyorsunuz ki bu soruların cevaplarını da bulmak zaman alabiliyor. Bu geçen zaman içinde de olası bir salgın için önlem almaktan başka çaremiz kalmıyor ne yazık ki. Tam da bu nedenden ötürü ismi de dahil olmak üzere yeni virüsler hakkındaki bilgimiz sürekli değişiyor. Biz virüsle ilgili önemli bilgiler edinirken hastalanan kişi sayısı da sürekli artıyor. Böylece basit bir soğuk algınlığı gibi görünen bir klinik tablo, kısa zamanda öldürücü bir akciğer enfeksiyonuna dönüşebiliyor. 

Enfeksiyonun tam nedeni neydi?

İnsanlar arasında bulaşıcı ama hayvan kaynaklı olduğu düşünülen sars-cov virüsü ile %79,5 yarasa korona virüsü ile %95 genetik olarak benzerlikleri olan bir RNA virüsünden bahsediyoruz. Bu genetik yapı virüsün yarasalarda değişime uğrayarak insana geçiş yaptığını düşündürse de pangolin adındaki hayvanla da bağlantılı olduğu düşünülüyor. Dünya olarak tek düşüncemiz, umarız bir daha böyle hayvanları yemezsiniz...

Hastalığın bulaşması nasıl oluyor?

İnsandan insana bulaşma gösteren virüsün hava yolu ile bulaşması yakın mesafeden ilişkiler ile mümkün. Bu yüzden sosyal mesafenizi şu zor zamanlarda azıcık açın diyoruz. Ve lütfen sosyal mesafe kurallarına uyun. Bana bir şey olmaz demek çok cahilce. 

Neyse, öksürük ve aksırık ile virüs içeren damlacıklar, en fazla 1,8 metreden kolayca enfeksiyon başlatabiliyor. Bu nedenle hasta olanların maske takması, hasta olmayanlarında ellerini bol su ve sabunla yıkamaları gerekiyor. Bu virüs, tam kanıtlanmamakla birlikte kuluçka döneminde dahi bulaşabiliyor. 

Şuan hasta olsanız da olmasanız da hijyeninize ve sosyal mesafenize önem verin artı maske takmayı da unutmayın. Şunu bilin ki maske takarak bu virüsün bulaşmasını kısmen de olsa engelleyebiliriz.

Bir de ihtiyacınız olmadıkça sokaklara çıkmayın... Biliyorum zor ancak bir kaç ayda atlatabileceksek neden biraz zora göğüs germeyelim? Sonunda sevdiğimiz insanlara kavuşmak varken bu süreci uzatmanın manası ne? Bu yüzden dediğimiz gibi ihtiyaç olmadıkça sokaklara çıkmıyoruz.

Hastalığın son durumu ne?

Covid'in kuluçka süresi; 2-14 gün, ortalama ise 3 gün. Bazı araştırmalar bunu 24 güne uzattı ise de bu uzun sürenin ikincil enfeksiyonlardan kaynaklandığı yani hastalığı ilk kaynaktan alanların değil, hasta olan kişilerle karşılaşarak alanların oluşturduğu düşüncesi ağırlık kazandı.

Dünya sağlık örgütü virüsün tanısı için protokoller yayınladı; ateş, nefes darlığı, tomografi ile gösterilen zatürre ve kan sayımında lökositler ya da lenfositlerde azalma. Bu tanıları yaşayanların acilen hastanelere gidip testlerini olmaları ve tedavilerine başlamaları gerekiyor.

Şu anda covid için geliştirilmiş özel bir tedavi şekli yok. Destekleyici tedaviler uygulanıyor. Oksijen düzeyi düşük olan hastaya oksijen verilmesi, hidrasyonun sağlanması, ateşin takibi, yeterli beslenme ve bağışıklık sisteminin desteklenmesi. Bunlar uygulanan yöntemlerden bazıları.

Aşı konusuna gelirsek 1 yıl ve 3 ay gibi garip yorumlar duyuyorum. Şimdi şöyle açıklamak gerekirse aşı üretimi 70 yıldır neredeyse hiç değişmedi. Yeni bir aşı üretilip insanlarda uygulama aşamasına gelene kadar çok sayıda insan hayatını kaybediyordu. 2013 yılında h7n9 yapısı ile bilinen kuş gribi salgını yeni teknolojilerin kullanıldığı ilk salgın oldu. Bu nedenle normalde çok hızlı yayılabilecek olan salgın, benzerlerinden çok daha çabuk geliştirilen aşısı sayesinde fazla büyümeden önlendi.

İsterseniz eski yöntemi bir hatırlayalım. Virüs enfekte kişilerden elde edilerek izole ediliyor. Sonra saflaştırılmış virüs, tavuk yumurtalarına enjekte edilerek bir kaç hafta boyunca kuluçkada virüsün üremesi bekleniyor. Böylece çok aşamalı ve aylar hatta yıllar sürecek bir aşı üretme sürecinin ilk adımı için virüs hazırlanmış oluyor. Bu işlem çok yavaş ilerlediği için kullanışsız kalıyor hele ki böylesi hızla büyüyen bir salgın karşısında...

Şuan ise gelişen teknoloji ile bir nebze daha hız kazandı. En iyi ihtimalle üç ay içinde aşı bulunup test edilmeye başlanacak. Bizimde tek umudumuz bu çünkü şuan dünya çapında  hem sağlık olarak hem de ekonomik olarak büyük bir kaos var. En kısa zamanda bunun önüne geçilmeli yoksa gerçekten sonuçları her bir millet için felaket olacak.

Her neyse şuan virüsün üzerindeki yapışmayı sağlayan proteinlerin üç boyutlu modellemeleri yapılmaya başlandı bile. Dahası bu modelleme bir yana buna uygun ilaç ve antikorların geliştirilmesi; yapay zeka, genetik mühendislik ve moleküler biyoloji uzmanları ve matematikçiler tarafından yapılıyor. Görüyorsunuz değil mi? İnsanı kurtaranların kimler olduğunu. Bu sayede ilaç ve aşı gelişiminin süresi kısalıyor. Bu yeni süreç aşı yapımında bir devrim sayılabilir. Dijital çağda bu devrim, aşıların hiç olmadığı kadar hızlı hazırlanması ile sonuçlanacak gibi görünüyor. 

Bu süreçte yapmamız gereken ekstra şeyler nedir? 

Öncelikle dezenformasyona dikkat etmeliyiz :) Bir yanda aşının hazırlanması gibi hayati önem içeren gelişmeler olurken bir yandan da dezenformasyonların rekor hızda yayıldığı bir salgın dönemi yaşıyoruz. Gerek ülkemizde gerekse dünyada covid konusunda dezenformasyonlar akla hayale sığmayacak boyutlara ulaşmış durumda. Benimde canımı sıkan şeylerden biri de bu. 

Whatsapp gruplarında "arkadaşlar"ın nedense inandığı sahte bilgiler deli gibi paylaşılıyor. Zaten aşağılarda olan moraller bu nedenle hepten dibi görüyor. 

İlgi görmek ya da biraz daha çok etkileşim alabilmek adına olmadık görseller eşliğinde felaket senaryoları paylaşılıyor. 

Örneğin; Contagion filminde ölen bir doktoru canlandıran Kate Winslet'in filminden alınan görüntü, covid salgını sırasında ölen bir doktor olarak paylaşılmakta. Yada buna benzer bir çok kareye felaket senaryoları yazılmakta...

Hatta tuzlu su ile boğaz temizliği önerilerinden, bu virüsün ABD'nin ticari saldırısı olduğuna kadar pek çok farklı spekülasyon da toplumun kafasını karıştırıp paniği arttırmakta. Yapmayın...

Bu nedenle Dünya sağlık örgütü, Tabip odaları, Enfeksiyon hastalıkları dernekleri gibi kurumlardan gelen verileri izlemek daha yararlı olacaktır. Diğerlerine de lütfen gözünüzü ve kulağınızı kapatın. Unutmayın bağışıklığınızı korumanın öncelikli yolu da moralleri bozmamak, panik yapmamak...

Bilimden ayrılmayın.

Sağlıkla kalın.

Yararlanılan kaynaklar; Popular science""    


1 yorum

  1. Çok güzel bir anlatım olmuş. Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil