Kartal Kartalla Uçar, Karga Kargayla


Bir hayvan olsanız ne olurdunuz? Neden? Hiç düşündünüz mü? Bugün, Livaneli'den okuduğum kısa bir öyküyü aktaracağım size.


Genç bir yazar. Asıl işinin roman yazmak olduğunu düşünüyor ama aynı zamanda da geçimini sağlayabilmek için küçük bir gazetede çalışıyor. 

Diğer genç yazar ise birkaç tane kitap yazmış ama hiçbiri ilgi görmemiş. Edebiyat çevreleri onun adını dahi anmıyor, yüzüne bile bakmıyor. Her kapı yüzüne kapanıyor. Basında adı geçen, ödüller kazanan, saygıyla anılan yazarların yanında bir hiç adeta. 

Günün birinde bir arkadaşı, bizim gazeteci olan yazara tanınmamış olan yazarın kitaplarını gönderiyor. Bunlara bir göz atmasını istiyor. Gazeteci olan yazar okuyor kitapları ve birden heyecana kapılıyor. Okuduğu sayfalar müthiş!

Tanınmamış olan yazarın, ilerde yazmayı planladığı yazıları mükemmel bir üslupla yazdığını fark ediyor. Karakterleri ve psikolojilerini ince ince örerek, romana yeni bir dil getirerek... Bu yüzden çok heyecanlanıyor okuduğu sayfalar karşısında. Ve bu heyecanla sarılıyor kalemine kağıdına, kendi yalnızlık çölünde yaşamakta olan yazar için övgüler diziyor, bunu da gazetesinde basıyor.

Diyor ki;
"Bu yazarı okuyunca içimi günahkar bir kıskançlık kapladı. böylesine muhteşem ve gerçek bir savaş anlatımını okurken kıskançlık ateşi sardı beni... Bu parça beni kendine hayran bıraktı, cesaretimi kırdı, büyüledi, çaresizliğe düşürdü."

Hiç beklemediği bir anda gazetede böyle bir övgüyü okuyan öteki yazarın halini düşünün. Elbette gözlerine inanamıyor. Çünkü edebiyat çevreleri ona hiç değer vermemiş, kitaplarından bir tanesi ancak 21 adet satmış, yazarımız da her şeyden umudunu kesmiş. İşte bu sırada karşısına bu makale çıkıyor.

Hemencecik gazeteci yazara "Dün akşam benim için büyük bir sürpriz oldu." diye yazıyor. Ona teşekkürlerini sunuyor. Ne var ki bu makalede ona yardımcı olmuyor ve o yazar sağlığında hiçbir başarıyı tatmadan, bu dünyaya veda ediyor, şanı şöhreti olmadan toprağa gömülüyor.

Bu kısacık hikayede size anlattığım birinci yazar Honore de Balzac, ikinci yazar ise Stendhal. İlk okuduğumda bende şaşırmıştım. Hatta içim bile burkulmuştu. İki dahi yazar birbirinin farkına varıyor, yaptıkları işin ne anlama geldiğini biliyor. Ama sağlıklarında ikisi de küçümseniyor.

Stendhal sessizlik batağında boğuluyor, Balzac'la alay ediliyor... Fransız Akademisi'ne üye olma başvurusu hakaretlerle reddediliyor. O dönemin ise birçok yeteneksiz ve unutulmaya mahkum yazarı adeta tanrı muamelesi görüyor. Baş üstünde tutuluyor.

Bu hikayede geçmiyor ama Stendhal'ı başka bir dostuna öven biri daha var; Goethe.

Demek ki doğa kuralı neyse değişmiyor: Kartal kartalla uçuyor, karga kargayla. Bir dahiyi ancak bir başka dahi anlıyor. Su başlarını tutmuş orta zekalılar ise hepsiyle birden alay ediyor.


0 yorum