Tanrı'nın formülü kitabını okuduktan sonra isminden dolayı etkilenip aldığım kitaba başladım. İsminden dolayı diyorum çünkü bir beyaz yakalı olarak "Pazartesi sendromu"nu duymadığım tek bir hafta başım bile olmadı. Bana sorarsanız benim Salı sendromum var.
Kitaba değinecek olursak, kitapta işleneceğini herkesin bildiği ve tuhaf bir şekilde engellenemediği bir namus cinayeti anlatılıyor. Kitabın yazarı Gabriel Garcia Marquez çocukluğunu geçirdiği kasabada yıllar önce işlenmiş bir cinayeti aktarıyor. Sadece cinayeti anlatmakla kalmıyor arka planda toplum psikolojisini, halkın ortak davranışlarını bire bir aktarıyor.
Kitabın daha ilk sayfalarında öğrendiğimiz cinayeti, Marquez öyle bir dille anlatmış ki, cinayetin şekli son sayfalarında anlatılsa da son sayfaya kadar bir an olsun sıkılmadan okuyorsunuz. Bu zaten bilinen bir gerçek, esas önemli olan bunun bilinmesinin cinayetin önlenmesi için hiçbir katkı sağlamaması.
Öldürülmek için seçilen Santiago Nasar, bir gece önce kasaba halkı ile birlikte kutladıkları, içip eğlendikleri düğündeki gelinin, bakire olmamasının suçlusu olarak gösterileceğini bilmeden, her zamanki gibi sabah uyanıp, günlük işlerini yaparken, peşinde ölümün olduğundan habersizdir.
Gelinin kasaplık yapan abileri onu öldürmek için her türlü hazırlığı yapmışlar ve o gün geldiğinde, uğradığı her yeri, geçtiği yolları tutarak, onu aramaya başlamışlardır.
Her kasabada da olduğu gibi, Kolombiya'daki kasabada da herkes birbirini iyi tanıyor, birbirlerinin ne iş yaptığını, ne ile nasıl geçindiğini, her gün nereden geçtiklerini çok iyi biliyorlar. Bundan dolayıda Santiago Nasar'ı bulmak çok zor olmamıştır.
Üstelik uğradıkları her yerde de onu neden aradıklarını anlatırlar. Tüm kasaba halkı Santiago Nasar'ı yeterince tanıdıkları için gerçekten öldürülmeyi hak edip etmeyeceğini düşünmezler bile. Ama ne yapsa da Nasar bundan kaçamayacaktır. Çünkü suçu sabittir. Hatta kasabanın sevilen, dost canlısı, yakışıklı ve en önemlisi zengin bir genci olması bile bu kaderi değiştiremeyecektir.
Cinayeti duyup Nasar'ı uyarmak isteyenler, türlü şanssızlıklardan dolayı onu uyarmaya fırsat bulamamışlardır. Aksi gibi öldürmek isteyenler de biri çıkıp bir iyilik yapıp kendilerini engellese diye düşünmektedir. Şu saçmalığı görüyor musunuz? Adamın eceli gelmiş diyelim.
Sonuç olarak Santiago Nasar'ı evinin önünde sıkıştırırlar. Çevreden olayı izleyen komşular yıllar sonra anlattıklarına göre Nasar aldığı bıçak darbeleri ile ortaya saçılan iç organlarını yerden alıp tozlarını dahi silkeleyip hatta gülümseyerek evine girdiği ve evin orta yerine düşüp yığıldığını gördüklerini söylerler.
Dram, polisiye, psikolojik, sosyolojik bir kitap olma özelliğine sahip olan Kırmızı Pazartesi, benim gibi Marquez okumamış kitapseverler için en uygun başlangıç kitabı olabilir. Çok bilindik bir konunun bu kadar etkileyici anlatımla işlendiği, bu enfes kısa romanı okumanızı tavsiye ederim.
Şimdiden iyi okumalar.
Dram, polisiye, psikolojik, sosyolojik bir kitap olma özelliğine sahip olan Kırmızı Pazartesi, benim gibi Marquez okumamış kitapseverler için en uygun başlangıç kitabı olabilir. Çok bilindik bir konunun bu kadar etkileyici anlatımla işlendiği, bu enfes kısa romanı okumanızı tavsiye ederim.
Şimdiden iyi okumalar.
blog
blog yazısı
cinayet
dram
Gabriel Garcia Marquez
kırmızı pazartesi
kişisel blog yazısı
kitap
kitap tavsiyesi
namus
namus cinayeti
namus davası
polisiye
roman
0 yorum